Buyuknet

Genel Kültür => Türkiye => Konuyu başlatan: tarantula901 - 11.02.2014 - 10:39

Başlık: Kızıl ören kasabası
Gönderen: tarantula901 - 11.02.2014 - 10:39
E- EVLENME VE DÜĞÜN ADETLERİ

a) Kız İstemeye Niyet ve Dünürcü Gitmek

Kızılören’de evliliğin en önemli iki şartı, gencin askerliğini yapmış olması ve az çok bir iş sahibi olmasıdır. Gerekli şartlar bulunduğu taktirde, aileler hemen oğullarını evermeye çalışırlar. 30 - 40 yıl öncesine kadar kız secimi tamamen anne babaya aitmişti. Aynı şekilde kızın genci kabul edip etmemesi de çoğunlukla ailenin elindeymişti. O zamanlar evlilik yaşı, erkekte ve kızda 15 - 18 yaşıymıştı. Günümüzde bu husus değişmiştir. Evlilik kararları ve secim gençlerin isteğine bırakılmıştır. Bunun yanında, bu konuda ailenin rolunün hala etkili olduğu dikkat çekmektedir. Evlilikler genelde kasaba içinde gerçekleşir. Kasaba dışından birine kolay kolay kız verilmez. Eskiden çok olan akraba evliliği, günümüzde azalmıştır. Evlilik yaşı kızlarda 18 - 23, erkeklerde 20 - 25 arasında değişmektedir.


Erkeği baş göz etme zamanı gelince, ilk girişimler başlar. Gencin kabul ettiği ve ailesininde olur dediği bir kız, istenmeye (dünürcülük) gidilmeden önce, birisi kız evine duyuru yapar. Duyurudan sonra ilk gün anne, baba, nine dünürcü gider. İki taraf arasında hoş sohbetler başlamışken, gencin annesi meseleyi açar. “ Allah’ın emriyle, Peygamberin kavliyle kızınıza dünürcü geldik” der. Kız ailesi ilk gün şaşkınlık ve durgunluk içinde hemen bir cevap vermez. Mesele böylece açıldıktan sonra oğlan evi kalkar ve 2 - 3 gün sonra yine geleceğini söyler. Kız ailesi, bu arada karşı tarafı iyice tanımak için mühlet ister. Yakınlardan, komşularından genç ve ailesi tüm ayrıntılarıyla araştırılır. Nihayet araştırmalar sonucu red kararı alınmamışsa, dünürcülerin üçüncü veya dördüncü gelişinde onlara sıcak ifadeler kullanılmaya başlanılır.” Allah yazdıysa olur, nasip, kısmet”gibi. Zor bir aşamadan geçen iki taraf ailesi, birbirini iyice tanıdıktan sonra iş tatlıya bağlanır. Son olarakta, kızla erkek görüştürülereke bu iş olur. Bu uygulama son yıllarda yapılmaya başlanmıştır. Daha önceleri evlenecek kız ile erkek, düğüne kadar yüz yüze görüştürülmezmişti.

Kız erkek görüşmesi de olumlu geçmişse artık iş, söz kesmeye kalmıştır. Erkek evi son olarak kalabalık bir dünürcü ekibiyle (anne, baba, nine, amca,dayı) söz kesmeye gider. Kızın babası nihayet “ için ağa şerbetinizi, sizden daha mı iyisine vereceğim” diyerek son noktayı koyar. Bu sırada düğün ayı, şerbet ve nisan günleri tayin edilir. Kız istemeye gelindiği günden, sözün kesildiği güne kadar kız evi hiçbir ikramda bulunmaz. Çünki ikramda bulunmak demek, işin olduğuna işarettir. Söz kahvesi veya çayı işildikten sonra dünürcüler kız evini terkederler.

b) Şerbet Içme veya Tatli Yeme

Söz kesildikten 1 - 2 gün sonra, kasaba meydanında, öğle namazı çıkışı halka şerbet dağıtılır. Şerbet nişanlanma hadisesinin, kimin oğluna kimin kızının verildiğinin duyurulması için yapılır. Erkek tarafının ve yakınlarının hazırladığı bir leğen şerbet meydandaki halka dağıtılır. Son zamanlarda şerbetin yerine iki taraf yakınlarının kız evinde tatlı yemesi hadisesi uygulanmaya başlanmıştır.

Şerbet içildigi günün akşaminda, Kalabalik bir erkek evi toplulugu kiz evine gider. Kiz evine gidilirken 20 kg çay şekeri, 10 paket çay, çerez vb. şeyler götürmek adettir. Iki taraf karşilikli uyum ve anlaşma içinde ileriki merasimleri kararlaştirirlar. Bu arada “ gelin kiz” hüviyeti kazanan kiz toplulugun elini öper. Eli öpülenler de kiza “ el öpme” parasi verirler. Ardindan kiz evi ikramini sunar, o akşam ki görüşme sona erer.

c) Nişan Merasimi

Şerbetten 1 - 2 hafta sonra küçük nişan yapilir. Nişandan önce iki taraf ailesi “Şerbetlik elbisesi” adi altinda, gelin kiza elbise almak için şehre giderler. Erkek evinin alacagi altin takisi (bilezik, kolye, yüzük, saat, küpe vb) bu sirada alinir. Kiz evide damatin yüzügünü ve giysisini alir.

Nişan gününden önce iki taraf, yakinlarina, komşularina davet gönderirler. Nişan gününden önce erkek evi alinan malzemeleri kiz evine götürür. Nişan günü ögleye kadar merasim yapilir. Kadinlar oyun havalari eşliginde oynarlar. Bir süre sonra “Para dökme” fasilina geçilir. Kadinlardan birisi sandalye üzerine çikarak, önce iki ailenin gelin kiza verdikleri takilari çagirir. Daha sonra davetlilerin verdikleri paralarin miktari ve kimin verdigi etrafa duyurulur.

Bundan sonra erkek evinden birisi dayı veya amca, damata ve gelin kıza yüzüklerini takar. Kur’an okunur ve hayır dileklerde bulunulur. Misafirlere yemek, cerez vb. şeyler ikram edilerek nişan merasimi bitirilir. Nişan parası gelin kızın isteğine göre bir şekilde değerlendirilir.

Eskiden bundan daha geniş çapli olarak bir de büyük nişan yapilmaktaydi. Dügüne 1- 2 ay kala yapilan büyük nişanin programi şerbet nişaniyla aynidir. Son yillarda, büyük nişan yapilmaz olmuştur.

d) Düğüne Hazırlık Dönemi

Kasabada nişanlilik süresi 4 - 10 ay arasinda degişir. Dügünler genelde güz ve bahar aylarinda yapilir. Nişanlilik süresince iki taraf birbirleriyle diyalogunu kesmezler. Bayramlarda gelin kiza “bayramcalik” adi altinda hediyeler götürülür. Dügün hazirlik döneminde kiz evi hayli yogun olur. Süratle, çeyiz hazirlanmaya çalişilir. Kizilören’e özgü bir adet olan ve halk arasinda “göç verme” olarak bilinen eşya düzme, tamamen kiz evine aittir. Dügün gününe kadar, kizin ailesi bir ev için gerekli bütün eşya ve araç gereçleri hazirlar. Bu eşyalar içinde buzdolabindan tut, ev sübürgesine kadar her şey vardir. Çeyiz düzme işi dügüne 1 hafta kala tamamlanir. Son yillarda bazi büyük ev eşyalari iki taraf arasinda ortaklaşa alinmaya başlanmiştir. Oglan evide bu arada dügün aşçisini ve türkücü ekibini ayarlar.

e) Düğünün Başlaması

Düğün başlamadan bir hafta önce, gelin kıza ve aile efradına elbise ve “Dürü” adı altında giyisiler almak ve düğün malzemelerini tamamlamak için şehre gidilir. Oğlan evi gelin kıza iki kat elbise ve dier giyiselerini alırken, kız evide damatın elbisesini alır. Ayrıca iki taraf göndereceği davetiyeler için “yolluk” denen kadın şalvarlığı ve kumaş bezler alırlar.

Düzenden sonra, davetiye işi başlar. Kizilören’in eskiden beri süregelen davetiye şekli vardir. Buna göre, akrabalara ve komşulara yakinlik derecesine ve ödünçü olup olmamasina bakilarak yolluk dagitilir. Yakin akrabalara kadin şalvarligi dagitilirken komşulara 1 -2 metrelik bezler dagitilir. Yolluklar “yollukçu” denen birisi tarafindan dagitilacagi gibi dügün evi tarafindan da dagitilir.

Kızılören’de düğünler Cuma günü öğleden sonra başlar. Pazar günü öğleden sonra biter. Cuma günü evin yüksek bir yerine bayrak dikilir. Önceden ayarlanmış saz veya davulcu ekibi çalmaya başlar. Böylece düğünün başlamış olduğu çevreye duyurulmuş olur. Günümüzde davul zurnayla pek düğün yapılmaz. Son yıllarda teyplerden ilahiler çalarak düğün yapma şekli yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkücü ekibi ya kasabada bulunan Kara Ali’nin Ahmet, ya da dışardan getirilen birisi olur. O gün türkücü ekibi fazla çalıp söylemez.

Cumartesi iki tarafın da yoğun olduğu bir gündür. Oğlan evi sabahın erken saatlerinden itibaren, yemek yapma faaliyetlerine başlar. Mahalli bir aşçı, öğleye kadar yemeği yetiştirir. Öğleye kadar davetliler de gelmiş olur. Gelen davetliler yolluk karşılığı olan, küp şekeri veya küçük keçi ve kuzu getirirler. Misafirlere şeker, çikolata, sigara, kolonya gibi ikramlarda bulunulur. Bu arada saz ekibi tüm ihtişamıyla çalıp söylemektedir. Öğleye doğru davetlilere yemek verilir. Yöremizde düğün yemekleri helva, mantı kuru fasülye ve pilavdır. Yemek yendikten sonra halk dağılır. Bundan 10 - 15 sene öncesinde, Cumartesi günü yemek sonrası “Sağmen” adıyla kız evine gidilmekteydi. Bu, günümüzde kalkmıştır.

f) Kına Gecesi

Cumartesi akşami iki taraf içinde kina gecesidir. Kiz evindeki kina gecesine oglan evinden gelen “yenge” diye ifade edilen kadin toplulugu ve çevre komşularin kizlari katilir. Oyun havalari eşliginde genç kizlar doyasiya oynarlar ve gelinide oynatirlar. Eglence bittikten sonra, iki taraf aileleri gelin kizin kinasini yakarlar. Gelin kizin yaninda birde sadiç kiz bulunur. Kina yakilirken “hani bunun öz anasi anasi, şimdi oldu yaz anasi” diye nakaratlar söylenerek kiz ailesi iyice aglatilir.

Oğlan evindeki kına gecesi daha haraketli olur. Geniş bir alana türkücü teşkilatını kurar, ateşler yakılır ve eğlence başlar. Çoşkulu oyun havaları ve türküler eşliğinde çocuklar ,gençler, yaşlılar oynarlar, halay çekerler. Düğünlerde genellikle fındık kırma, kaşık kırma, sekme, kara tavuk, arap oyunu gibi oyunlar oynanır. Bir süre sonra eğlenceye ara verilerek, damatın ve onun yardımcısı ve koruyucusu olan sadıcın kınası yakılır. Kur’an okunur ve dua edilir. Misafirlere kına ve cerez ikram edildikten sonra, damat ve sadıç ortadan kaybolurlar. Eğlence geç saatlere kadar devam eder. Düğünlerde özellikle Genç Osman ve Camper denen kişilerin oyunları, zevkle izlenir. Günümüzün kına geceleri bu şekilde geçerken, bir yaşlımızdan kendi zamanındaki düğünleri ve kına gecelerini birkaç cümleyle anlattırdık.

Dedemiz eski düğünleri; “Bizim zamanımızda düğünlerde davul zurna çalınır, beş altı çeşit yemek yedilir ve yirmi atlıyla cirit oyananırdı.” Diye özetlerken kına gecelerini de “ Eski kına gecelerinde bol bol silah sıkılır, davul zurna eşliğinde halaylar çekilirdi. Gece kız evine gidilerek orada arap oyunu oynanındı” şeklinde anlatmaktadır

g) Gelinin Götürülmesi ve Düğünün Bitimi

Düğünlerimizde Pazar gününün programı öğleye kadar, Cumartesi ile aynıdır. İlk gün gelmeyen davetliler, yolluk karşılığını alarak düğüne gelirler. Pazar günü kalabalık daha fazladır. Yemek yendikten sonra oğlan evine davetliler, “sağmen” topluluğu olarak kız evine giderler.

Kız evine giden bayrak hemen yüksek yere dikilir. Saza ekibi de birkaç yanık türkü söylemek için teşkilatını kurar. Kız evi gelinin götüreceği ceyizleri ve eşyaları dışarı çıkarmıştır. Kız evinde bulnan kadın topluluğu gelinin neyi var neyi yok, herşeyine bakar. Bir süre sonra gelinin eşyalarının arabalara yüklenilmesine başlanılır. İlk olarak evden sandık çıkarılır. Sandık çıkarılmaya girildiğinde kız evinden bir çocuk, sandığın üzerine oturur.

Çocuk kayınbabadan bahşiş almadan sandığın üzerinden kalkmaz. Bundan sonra diğer eşyalar, kız evi davetlilerinin getirdiği yolluk karşılıkları, hiç bırakılmadan arabalara yüklenir. Sıra gelinin çıkarılmasına gelmiştir. Daha önceki yıllarda gelin, kız evinden bir oğlan evinden iki kadın tarafından dışarı çıkarılır ve arabaya bindirilirdi. Günümüzde gelini bizzat damat çıkarmaktadır. Damat, gelini çıkardıktan sonra dua edilir. Yöremizde çok özel bir gelin kıyafeti yoktur. Etek ceket vb. klasik kıyafet üzerinde başa “duvak” denen kırmızı eşarb örtülür. Bazende gelinler beyaz gelinlik giyerler. Gelin, kalabalık ve izdiham içinde, önceden süslenmiş arabaya damatla beraber biner. En önde gelin arabasi, sonra göç arabasi ve dier arabalardan oluşan konvoy, mezarligi dolanarak oglan evine varir. Gelin arabasi oglan evine varir varmaz, arabanin önüne bir oglak veya kuzu kesilir. Damat ve gelin kanin üzerinden geçerek kapiya gelirler. Içeri girmeden önce kayinbaba geline eşya, mal, mülk vb. bir şey bagişlar. Damat ve gelin tam eve girecegi sirada, kaynana içinde bugday, bozuk para, şeker vb. şeyler bulunan kavanozu evin eşigine atar. Bazen gelinle damat içerde birer kahve içerler Bundan sonra damat ve sadiç hemen evi terkeder. Sadiç, akşama kadar damatin koruyuculugunu yapar.

Bu arada bir taraftan gelinin eşyalari yerleştirilmeye çalişilir. Davetliler de “Ali evlendi, güllü gelin oldu, Allah mesut eylesin “ diyerek dügün evini terkederler Böylece dügün bitmiş olur. Günümüz gelin getirme adetleri bu şekilde cereyan ederken, bir ninemize, kendi gençligindeki gelin götürme şeklini sorduk ve anlattirdik.

“ Bizim zamanımızda gelinler at ile götürülürdü. Gelin atını, gelinin oğlan kardeşi çekerek, oğlan evinden para alırdı. Gelin attan inmeden önce, oğlan tarafı geline bahşiş verirdi. Gelinin eşyaları da başka bir at tarafından oğlan evine getirilirdi. Gelinin gelmesi sırasında davul, zurna çalınır ve halaylar çekilirdi. Gelinin kuvvetli, çalışkan olmasını ölçmek için, bir kuzuyu atın bir tarafından öbür tarafına bırakması istenirdi. Bunu başarırsa geline bahşişler verilirdi Evet ninemiz kendi devrindeki gelin götürme adetlerini bu şekilde özetliyordu.