Buyuknet

Eğitim => Türkçe Ansiklopedi => Edebiyat ,Türkçe => Konuyu başlatan: kirik125 - 02.01.2014 - 16:41

Başlık: Resim ve dans alanınıda dünya çapında ün kazanmış türk sanatçılarını hayatı
Gönderen: kirik125 - 02.01.2014 - 16:41
resim ve dans alanınıda dünya çapında ün kazanmış türk sanatçılarını hayatı

ÜNLÜ TÜRK RESSAMLAR

ŞEKER AHMET PAŞA

Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Batıdaki deneyimleri özümseyen bir istemle, peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekan derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlılığının ürünü olarak görünür.

HALİL PAŞA

İzlenimci ışık ve renk çözümlemelerine özgün bir ayrım kazandıran Halil Paşa, bu yönde uğraş veren resim sanatçılarına örnek oluşturmakla kalmıyor, klasik anlayışa uygun yapıtları ve derin anatomi bilgisini yansıtan çizim etütleriyle çok yönlü kişiliğini ortaya koymuş oluyor.

HOCA ALİ RIZA

Hoca Ali Rıza özellikle peyzaj alanında üstün şiirsel nitelikli bir üslup varlığı gösteriyor. Büyük bir eğitici etkinliği olan sanatçı çeşitli çizim etütlerini kapsayan taş baskısı albümlerle, Türk resminin yenilenme olgusunu geniş kesimlere yaymış, giderek Efsaneleşen bir isim olmuştur.

İBRAHİM ÇALLI

İbrahim Çallı, kendi kuşağı içindeki sanatçılar arasında uçarı denebilecek bir üslup dinamiziyle karşımıza çıkar. Resimlerine yerel bir atmosferin tadını kazandırmakta, izlenimci sınırları aşan bir duyarlılığa sahiptir.

SÜLEYMAN SEYYİD

Natürmort temasına karşı yoğun ilgisiyle bilinen Süleyman Seyyid, peyzaj ve figür alanında da üstün yeteneklerini kanıtlıyor. Süleyman Seyyid özellikle resim düzeninin içerdiği yön zıtlıklarında ifadesini bulan üslup dinamizmiyle özgün yerini kazanıyor.

HİKMET ONAT

Hikmet Onat 1914 kuşağının bazen hafif ışık titreşimlerine yönelen üslup anlayışına farklı boyutlar getirmiş geniş ve enli tuş bireşimlerinden oluşan bir tarz geliştirmiştir

RUHİ AREL

M.Ruhi , gerçekçi temaları yorumlamakta yaşıtı olan diğer ressamlardan daha büyük bir duyarlılık göstermiş ve resimlerine yoğun bir yerel atmosfer kazandırmakta en büyük başarılardan birini ortaya koymuştur.

AVNİ LİFİJ

20.yy ilk çeyreğinde etkin olan üslup çabaları arasında, en başta sözü edilmesi gereken sanatçının Avni Lifij olduğu söylenebilir.Avni Lifij, lirizmin doruğunda sayılabilecek üstün bir renk yeteneğiyle, sağlam bir desen uğraşını bir arada yürütebilen ender sanatçılardan biridir.

TURGUT ZAİM

Türk resim sanatının cumhuriyet dönemi ile birlikte açılan yeni ve özgün atılımları içinde, köy temalarına yönelik figür üslubuyla Turgut Zaim’in oluşturmayı başardığı ulusal-yerel atmosfer, hala aşılamamış bir değer sistemi gibidir.

ALİ AVNİ ÇELEBİ

Üslup yaklaşımını, düzenin konstrüktif bir ilke çevresinde oluşmasına bağlıyan Ali Çelebi’nin bunun yanı sıra ifadeci bir anlatıma yönelik değer ölçütlerinin araştırısı içinde olduğu da görülür.

EŞREF ÜREN

Kent oluşumlarından kesitleri işleyen peyzajlarında, Eşref Üren’in düzene açık ve sınırsız bir ifade boyutu getiren duyarlılığının canlı titreşimlerine tanık olunabilir.

MAHMUT CUDA

Mahmut Cuda, kendisi de belirttiği gibi, deformasyona hiç rağbet etmeyen bir biçimlendirme ilkesini sonuna kadar denemiş ve bundan yeniliklerle rekabet edebilen bir tazelik üretmesini de bilmiştir.

NURULLAH BERK

Nurullah Berk’in kübizmen A. Lhote’tan esinlenen ve oldukça dekoratif bir yön tutturan uygulamaları içinde görülür.

B.RAHMİ EYÜBOĞLU

Bedri Rahmi Eyüboğlu gelişmesi boyunca folklorik nakışlarla kurduğu resimsel ilişkileri popüler boyutlara eriştiren bir sanatçı olarak dikkatleri üzerine toplamıştır.

FİKRET MUALLA

Fikret Mualla hemen hemen tümü Fransa’da geçen sanat yaşamı boyunca, çalışmalarını, evrensel figüratif sanata yapılmış modern bir katkı olarak gerçekleştirmiştir.

NURİ İYEM

Nuri İyem figüratif ve soyut çalışmalarının tümünde özenli bir işçiliğin giderek ustalık katına ulaştığı bir gelişme içinde görülür.

ADNAN ÇOKER

Soyutlamayı yerel mimari unsurlardan esinlenen bir düzen anlayışı içinde sunan Adnan Çoker teknik açıdan da perfeksiyona yönelmiş biri olarak görünür.

ÖMER ULUÇ

Soyutlayıcı resim fantezisini, giderek figüratif yolda açılım kazanan yeni bir boyuta oturtmakta Ömer Uluç’un özel bir yer aldığını rahatça belirtmek mümkündür.

ORHAN PEKER

Orhan Peker özgün resim üslubuna, soyutlanmaya yönelik lekeci bir anlayış çerçevesini yoğun ifade içerikleriyle kaynaştırarak geliştirme yolunu açmıştır.

CEMAL TOLLU

Cemal Tollu kübist bir Resim üslubu anlayışına yöresel anlamalar kazandırma yolunda bir sanatçı olarak görülmektedir.

NAZMİ ZİYA GÜRAN

Nazmi Ziya’nın 1914 kuşağı sanatçıları arasında ışık titreşimlerine karşı en duyarlı kişiliği oluşturduğunu görüyoruz. Nazmi Ziya’nın resimlerinde doğa parçaları ışığı emmiş yoğun renk kümeleri halinde ve şiirsel ifade yükleriyle doludur.

OSMAN HAMDİ BEY

Osman Hamdi’nin, Fotoğraf büyültme yöntemini kullanarak Türk resminin figür çalışmasına açılmasında önemli bir katkısı olmuştur. Oryantal temaları işleyen resimleriyle Portre ve peyzaj alanına yöneldiği resimleri arasında kaynaşık bir üslup birliği yoktur.

FAHRİ KAPTAN

Fahri Kaptan adıyla bilinen sanatçı, Pirimitif adı verilen diğer foto yorumcu ressamlar gibi Saray bahçesi, Köşkler ve benzerleri kapsayan manzara resimleri oluşturmuş, teknik planda üstün başarısını kanıtlayan uğraşlar içine girmiştir

NEŞET GÜNAL

Neşet Günal’ın resmini değerlendirmenin tek yolu, geniş figür ilgileri ortamında gerçekleşen toplumsal bir tutkuyu dile getirmektir

SAFA BÜTE

24 Eylül 1958’de Niğde’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Niğde’de tamamladıktan sonra Adana’ya yerleşti.1989 Anadolu Üniversitesi İş-İdaresi Bölümü mezunu. Vatani görevini İzmir’in Çeşme ilçesinde tamamladıktan sonra Afsin Elbistan Termik Santralı’nda teknik tercümanlık, daha sonra da iki yıl kadar bankacılık yaptı.

ARİF TURAN

1963 yılında doğdu. 1982-86 yıllarında Hacettepe Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü’nde okudu. 1986 yılında aynı Üniversitenin Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim bölümü’ne girdi. 1990 yılında mezun oldu. 7 kişisel sergi açtı. Yurtiçi ve yurtdışında özel koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.Çalışmalarını İstanbul’da sürdürüyor.

HACER TEREKLİ

1948 – KARABÜK doğumlu 1990 yılında Marmara üniversitesi G.S.F Geleneksel Türk El Sanatları bölümünden (3. lükle) mezun oldu. Çorlu halk eğitim ve Safranbolu M.Y.O’da Güzel sanatlar dersinde ögretmenlik yaptı. Bir çok sergiler açtı. Suluboya, Guas, Pastel, Vitray, Kumaş, Seramik ve Yağlıboya üstünde çalışıyor.

AYDIN AYAN

1953 yılında Trabzon’da dogdu.1972-77 yillari arasinda ögrenim gördügü Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’nde, 1979 yilinda asistan olarak göreve basladi. 1986-87′de British Council’in bursuyla gittigi Ingiltere’de sanatsal çalismalar yapti. 1988 yilinda ögretim görevlisi, 1990′da doçent ve 1998 yilinda da profesor oldu.

DEVRİM ERBİL

1937 Salihli’de dogdu. 1954 Istanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne girdi. 1959 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nden mezun oldu.1962 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde asistanlik görevine basladi. Bedri Rahmi Eyüboglu, Cemal Tollu ve Cevat Dereli Atölyeleri’nde görev aldi.

EDA BAHADINLI

1964 Istanbul’da dogdu.

1981 – 86 Mimar Sinan Universitesi Guzel Sanatlar Fakultesi Resim Bolumu’nde Lisans Egitimi.

1989 – 91 Ayni bolumde Yuksek Lisans Egitimi.

1990 MSU Mezunlari Dernegi Karma Resim Sergisi

1993 Devlet Guzel Sanatlar Galerisi Kisisel Sergi

CANAN DAĞLIÖZ

1951 Makedonya’da (Istip) doğdu. 1971 Buca Eğitim Enstitüsü Fransızca bölümünü bitirdi. 1992 Balıkesir’de Özdemir Yemenicioğlu atölyesinde çalışmalarına başladı. Yine ayni atölyede çalışmalarını sürdürmektedir.

ABİDİN ELDEROĞLU

Abidin Elderoğlu 1901’de Denizlide doğdu, 1974’te Ankara’da öldü. Resim sanatına olan ilgisi, İdadi’de okuduğu yıllarda gelişti. 1919′da bu okulu bitirince, resim öğretmenliği vekilliğine atandı. İstanbul Öğretmen Okulu’nda okudu.

FERİDE BİNİCİOĞLU

1963’te Adana’da doğdu. 1986 Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümünden mezun oldu.

Çalışmalarını Yalova’daki atölyesinde sürdüren sanatçı birçok karma sergiye katılmıştır.

Sanatçının eserleri yurtiçi ve yurtdışında çeşitli koleksiyonlarda yer almaktadır.

Kişisel Sergileri:

1988 Akbank Sanat Galerisi-İstanbul

1989 Pamukbank Sanat Galerisi- İstanbul

1996 Simurg Sanat Galerisi-İstanbul

FERRUH BAŞAĞA

1914 yılında İstanbul’da doğdu.

1936 – 40 tarihleri arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitimini tamamladı.

1940’da Müstakil Ressamlar Derneği Üyeliği yaptı.

1947’de İGSA Yüksek Resim Bölümü’nden mezun oldu.

Aynı üniversitede öğretim üyeliği de yapan Ferruh Başağa yurtiçi ve yurtdışında bir çok kişisel sergi açtı ve karma sergiye katıldı.

Halen İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.

S. SAİM TEKCAN

1940 Trabzon’da doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Lisans Diploması. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Lisans Diploması, Mimar Sinan Üniversitesi Sanatta Yeterlilik Diploması. 1968-1975 Atatürk Eğitim Fakültesinde öğretim üyeliği. 1975 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeliği.

MEHMET ALİ LAGA

Mehmet Ali LAGA (1885-1948), Osmanlı Ressamlar Cemiyeti üyesidir. Cemiyet 1921 yılından adının değiştirilerek Türk Ressamlar Cemiyeti’ne dönüştürülüşüne kadar, bu isimle yoğun bir sanat faaliyeti içinde olmuştur. Türk Resmi’nde 1914 Kuşağı olarak adlandırılan sanatçılar grubu cemiyetin etkinliklerinin ağırlık noktasını oluşturmuşlardır.

NECMİ TORAMAN

1969 Erzurum Hasankale doğumlu. ilk ,orta ve lise eğtimini istanbul’da aldı ve halen yaşamımı istanbul’daa sürdürmektir. Çizimle ilk uğraşları lise yılarında yaptığı karakalem çalışmalarla oldu. 98 yazında ilk karakalem desen denemeleri yaptı, yaptığı desenleri daha sonra yağlı boya çalışmalara uyarladı , bu süreçte arayış, araştırma ve denemelere ağırlık verdi. Hiç bir eğitim ve ders almayan tamamen kendi araştırma ve denemeleriyle çalışmalarını sürdürmektedir.

CAN GÖKNİL

Can Göknil, 1945 yılında Ankara’da doğdu. 1966 yılında İstanbul, Arnavutköy Kız Koleji’den mezun oldu. Resim çalışmalarını, bir rastlantı sonucu tanıştığı ressam-seramik sanatçısı Seniye Fenmen’in atelyesinde, lise yılları boyunca sürdürdü. Bu konuda bilgisini geliştirmek üzere Amerika’ya gitti.

A

* Abdullah Meriçadalı
* Abidin Dino
* Acar Başkut
* Adnan Turani
* Adnan Yalım
* Ahmet Atan
* Ahmet Güneştekin
* Ahmet Saral
* Ahmet Ziya Akbulut
* Ahmet Özol
* Cemal Akyıldız
* Ali Avni Çelebi
* Aliye Berger
* Arif Dino
* Asaf Zeki Yüksel
* Aslı Özer
* Avni Arbaş
* Ayhan Türker
* Ayten Timuroğlu
* Ayşegül Yeşilnil

B

* Balkan Naci İslimyeli
* Bedri Baykam
* Bedri Rahmi Eyüboğlu
* Birsen Özbilge
* Burhan Uygur

C

* Canan Güldal
* Cansen Ercan
* Celal Esad Arseven
* Cem Yalın
* Cemal Güvenç
* Cemal Varol
* Cevat Dereli
* Cihat Burak
* Cuma Ocaklı

D

* Devrim Erbil

E

* Rahşan Ecevit
* Elif Naci
* Embiya Çavuş
* Emel Korutürk
* Engin Varol
* Ercan Kazmaz
* Erdoğan Zümrütoğlu
* Eren Eyüboğlu
* Ergin İnan
* Erol Akyavaş
* Ali Arif Ersen
* Ertuğrul Oğuz Fırat
* Esti Saul
* Eşref Armağan
* Eşref Üren

F

* Fahir Aksoy
* Fahrelnisa Zeid
* Ferik İbrahim Paşa
* Ferruh Başağa
* Fethi Karakaş
* Fevzi Karakoç
* Feyhaman Duran
* Fikret Muallâ
* Fikret Otyam
* Fikret Öztürk

G

* Gökhan Anlağan
* Gülsün Karamustafa
* Gülten İmamoğlu
* Günay Sağun
* Gürhan Yücel
* Gürkan Coşkun

H

* Habip Aydoğdu
* Hakkı Torunoğlu
* Hale Asaf
* Halil Dikmen
* Hamit Görele
* Harun Antakyalı
* Hasan Hulusi Mercan
* Hasan Kavruk
* Hasan Nazım Balaban
* Hasip Pektaş
* Hatice Ayseli Göksoy
* Haydar Hatemi
* Haşmet Akal
* Hikmet Karagöz
* Hikmet Onat
* Hoca Ali Rıza
* Hüseyin Avni Lifij
* Hüseyin Kılıçkan
* Hüseyin Zekai Paşa

İ

* İbrahim Balaban
* İbrahim Çallı
* İhsan Şurdum
* İsmail Acar
* İsmail Altınok
* İsmail Avcı
* İsmet Üstekin

J

* Jak İhmalyan
* Jale Yasan
* Jale Yılmabaşar

K

* Kasım Koçak
* Kayıhan Keskinok

M

* Mahmut Cûda
* Malik Aksel
* Matrakçı Nasuh
* Mehmed Baha
* Mehmet Ali Laga
* Mehmet Güler
* Mehmet Güleryüz
* Mehmet Güreli
* Mehmet Kapçak
* Mehmet Muazzez Özduygu
* Mehmet Pesen
* Mehmet Ruhi Arel
* Melda Kamhi
* Memet Güreli
* Metin Eloğlu
* Mihri Müşfik Hanım
* Muhittin Sebati
* Muhteber Demirtaş
* Mustafa Ayaz
* Mustafa Horasan
* Mümtaz Sağlam
* Mümtaz Yener
* Mürşide İçmeli

N

* Namık İsmail
* Nazan Azeri
* Nazan Sönmez
* Nazlı Ecevit
* Nazmi Ziya Güran
* Necmettin Özlü
* Nedim Günsür
* Nermin Pura
* Nevin Çokay
* Nevzat Akoral
* Nevzat Kasman
* Neş’e Erdok
* Neşet Günal
* Nilgün İleri Köseoğlu
* Nilgün İrmikçi
* Numan Pura
* Nuri Abaç
* Nuri İyem
* Nurullah Berk
* Nusret Çolpan

O

* Onay Akbaş
* Orhan Peker
* Orhan Taylan
* Orhan Umut
* Osman Asaf
* Osman Hamdi Bey
* Osman Nuri Paşa

Ö

* Ömer Adil
* Ömer Lütfü Çetin
* Ömer Uluç
* Özdemir Altan

P

* Peyami Gürel

R

* Rahmi Pehlivanlı
* Ramiz Aydın
* Refik Epikman
* Ressam Halil Paşa

S

* Sabahattin Tuncer
* Sabri Berkel
* Sami Baydar
* Sami Yetik
* Selim Turan
* Serdar Gökhan
* Süleyman Saim Tekcan
* Süleyman Seyyid
* Sırrı Özbay

Ş

* Şefik Bursalı
* Şenol Yorozlu
* Şeref Akdik
* Şevket Dağ
* Şükriye Dikmen
* Şerafettin Bulca

T

* Tevfik Dilişen
* Tiraje Dikmen
* Turan Erol
* Turgut Atalay
* Turgut Zaim

V

* Vala Somalı

Y

* Yalçın Gökçebağ
* Yusuf Demirtaş

Z

* Zekai Ormancı
* Zeki Faik İzer
* Zeki Kocamemi
* Zerrin Tekindor
* Zuhar Adaçoğlu
Başlık: Resim Alanında ün Salmış Kişilerin Hayatı
Gönderen: tarantula901 - 03.01.2014 - 06:22
İbrahim Çallı, 13 Temmuz 1882’de, Denizli'nin Çal kasabasında doğdu. Çal’da rüştiyeyi, İzmir’de de Mülki İdadisi’ni bitiren Çallı'yı ailesi hayatını kazanması için İstanbul'a gönderdi. Ama Çallı'nın içinde çocukluğundan beri resim tutkusu vardı. Ailesinin isteği dışında böylece resim yapmaya başladı. İstanbul'da kaldığı handaki Vefa idadisi öğrencilerinin resim dersleri aldıklarını duyunca, o da onların arasına katıldı. Ancak İstanbul'da maddi olarak sıkıntı içindeydi. Bu yüzden ‘Arzuhalcilik’ daha sonra ise ‘Katiplik’ gibi çeşitli işlerde çalıştı.

Çarşıkapı’da resim yapan Ermeni asıllı bir ressamla tanışması ve ondan kurs alması da bu dönemlere rastlamaktadır. Bir rivayete göre; Şeker Ahmet Paşa’nın önerisi ile bir başka rivayete göre de Ermeni ressamın yanına gelen bir ressamın tavsiyesiyle, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kaydoldu. Burada klasik tarzda bir eğitim aldı. Ancak, Meşrutiyet çağının bir genci olarak, atılımcı kişiliğini genç arkadaşlarıyla birlikte oluşturduğu Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin etkinlikleriyle ifade eden sanatçı, yenilikçi kişiliğini kısa sürede farklı bir resim diline ulaştıracaktı. Köy kökenli bir ressam olmasıyla da, saraylı ailelerin ressam çocuklarından sonra Türk resmi için bir yenilikti.

Çallı bir yandan katiplik yaparken bir yandan da akademideki öğrenimini üç yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. 1914 yılında ise 'Çıplak Adam' ve 'Harekat Ordusunun Muhafız Alayı'ndan Maksut Çavuş' adlı tablolarıyla Maarif Vekaleti'inn düzenlediği yarışmada birinci olarak Fransa'da öğrenim bursu kazandı. Böylece Fransa'ya gönderilen Çallı, Paris Güzel Sanatlar Okulu'nda Fernand Cormon'un atölyesinde çalıştı. Burada hocasının ve devrin sanat yapıtlarındaki izlenimci üslubundan çok etkilendi. Bu dönemde, izlenimcilik Paris’te müzelere girmiş, sanat kamuoyunda benimsenmiş bir akımdı. Avrupalı genç ressamlar gibi burada öğrenim gören Türk ressamları da izlenimciliğe ilgi duymaya başlamışlardı.

Dört yıl sonra Birinci Dünya Savaşı'nın da yaklaşmasıyla yurda dönen Çallı, Şişli’de açılan Harbiye Nezareti atölyesinde çalışmaya başladı. Müttefik ülkelere Türk toplumunun değişen yüzünü sanat yoluyla aktarmak amacıyla gerçekleştirilen bu etkinlik sırasında birçok sanatçı, Şişli’deki ahşap bir atölyede gece gündüz savaş konulu resimler üretmişler ve bunlar daha sonra Viyana ve İstanbul’da sergilenmişlerdi.Serginin 1917 yılındaki İstanbul ayağında, Sanayii Nefise Madalyası kazanan ressam, sergiye ''Boğalı Kadın'', ''Topçu Mevzi Alırken'', ''Yaralı'', ''Siperde Sabah'', ''Çadır Önünde'' adlı resimleriyle katıldı.

Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği yıllarda, Sanayi-i Nefise Mektebi'ne öğretmen olarak atandı. Fransız izlenimciliğini Türk resmine taşıdığı gibi bambaşka bir yol çizerek Türk resmini klasik öğretilerin sınırlarından çıkarıp yeni bir doğa ve figür anlayışı getirdi. O zamana kadar fotoğraftan yapılan manzara resimleri ve natürmortlar, Çallı'yla birlikte doğanın karşısına geçilerek yapılmaya başlandı. Türk resminde üsluba getirdiği yenilik dışında sanat anlayışına ve sanatçı hayatına da yeni bir bakış açısı getirmiştir. 1947 yılında emekli olan Çallı, 22 Mayıs 1960 yılında mide kanaması sonucu vefat etti.

Eserlerinden bazıları: Cami Avlusu, Mevleviler, Dikiş Diken Kadın, Hatay, İstiklâl Savaşında Zeybekler, Türk Topçularının Mevzie Girişi, Nü, Balıkçı Kayığı, Çayır ve Keçiler, Manolyalar, Atatürk, İsmet İnönü ve Yahya Kemal Beyatlı portreleridir.

ŞEKER AHMET PAŞA

Osmanlı'nın bürokratik bir toplum olmasının doğal bir sonucu olarak, 19. yüzyılda asker kökenli ressamlar ağırlıkta olmuş; Batı anlayışındaki yeni resmin güçlü temsilcileri ise Paris'e gönderilenler olmuştur. Avrupa'ya sanatsal bir etkinliğe katılmak üzere giden ilk Türk padişahı olan ve birçok Avrupalı sanatçıyı sarayına davet ederek saray koleksiyonu için tablolarını alan Abdülaziz döneminde (1861-1876) Paris'e gönderilen Ahmet Ali Paşa (Şeker Ahmet) ve Süleyman Seyyid, Fransa'da, İzlenimcilik öncesi akademik anlayıştan etkilenmiş; natürmortlar ve diğer asker



Manzara, 1870’ler

Tual / Yağlıboya 43 x 61 cm.Özel Koleksiyon

Osmanlı’da, Batılılaşma döneminde askeri okullara konulan perspektif dersleri, resim sanatını başlatan etkenlerden biridir. Eğitimleri sırasında, padişahın mal varlığını belgelemek amacıyla fotoğraftan resim yapan bu öğrenciler-ki Türk Primitifleri olarak anılırlar-resimlerine düşsel bir atmosfer eklemişlerdir. Bu resimlerdeki şiirsel, manevi güzellik anlayışı, doğada var olan her şeyin aynı ölçüde güzel olduğunu öne süren tasavvuf düşüncesiyle de ilişkilendirilebilir, şüphesiz.

ressamlardan farklı tutulması gereken bir anlayışta manzaralar yapmışlardır. Her ikisi de, akademik bir eğitim almalarına rağmen figür ressamı olmamış; Türk resminde etik boyutu da içeren figürlü anlatımın ve portreciliğin öncülüğünü yapan kişi, aslında Paris'e hukuk eğitimi için gönderilen Osman Hamdi Bey olmuştur.

Osman Hamdi Bey'in asıl önemi, artık "estetik amaçlı" eğitimin verildiği bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu anlayarak, 2 Mart 1883 tarihinde Sanayi-i Nefise-i Mektebî Âlisi'ni hayata geçirmesidir. Osman Hamdi Bey öncesinde de böylesi bir girişim yok değildir. 1874 yılında P.D. Guillemet, Abdülaziz'in izniyle Pera'da, Kalyoncu Kulluğu mevkiinde bir resim okulu açmıştır. Daha çok azınlıkların devam ettiği bu okulu, Osman Hamdi Bey'in girişimleriyle kurulan Sanayi-i Nefise-i Mektebî Âlisi izlemiştir. Bu kurumun ilk müdürü olan Hamdi Bey, her ne kadar yıllar sonra Ali Sami (Boyar), "…Ressamlar da az acınacak halde değillerdi. İstanbul san'at âlemine mekteple beraber doğan, mekteple beraber ihtiyarlıyan M.Valeri tamamen alaydan yetişme bir ressamdı (…) Merhum Hamdi Bey bilmem onun nesini beğenmiş te mektebe hoca almıştı…" eleştirisinde bulunsa da, çağdaşlarının figürü tercih etmemeleri ve figür çiziminin yapılmadığı bir akademinin "akademi" olarak nitelenemeyecek olması nedeniyle, kadroda azınlık hocalara görev vermiştir.


Ormanda Karaca, 1886-87

Tual / Yağlıboya 136,5 x 101 cm. Özel Koleksiyon

Bildiğimiz gibi, Şeker Ahmet de Harbiye çıkışlıdır. Paris’e gittiğinde Gérôme ve Boulanger’nin akademik eğitiminden geçmiştir geçmesine ama o daha ziyade o yılların Paris’inde akademik anlayışın dışında kalan, Barbizon Okulu’nun etkisinde kalmış; Barbizon okulunun romantik tabir edilebilecek manzara anlayışı doğrultusunda resimler yapmıştır. Barbizon Okulu’nun etkilerini en çok yansıtan resimleri “Orman” konulu resimleridir. Teknik açıdan “dört dörtlük” resimler değildir elbette bunlar; ama Şeker Ahmet Paşa’nın resimlerini deyiş yerindeyse “gizemli kılan” da bu “yetersizliği” olmuştur.


Kuşkusuz, bu dönemde sanat ortamının şekillenmesinde katkıda bulunan bir diğer unsur, sergilerdir. Amacı her ne olursa olsun, askeri okulların programlarına alınan resim dersleri, 1832 yılında İstanbul'da yayınlanmaya başlayan ilk Türkçe gazete olan Takvim-i Vekayi ve sonrasında yayınlanan gazetelerde sanat konularına yer verilmiş olması, toplumun ilgisini çekme amaçlı sergilerin düzenlenmesine yol açmıştır . 28 Aralık 1845'te Orecker adlı bir manzara ressamı sarayda bir sergi düzenlemiş; 1863 yılındaki Sergi-i Osmanî'de resim için de bir köşe ayrılmış; 27 Nisan 1873'te ve 1 Temmuz 1875'te Şeker Ahmet Paşa tarafından düzenlenen sergilerle de sanat piyasasının olmasa bile, sanat ortamının temelleri oluşturulmuştur. Bundan sonra, 1876'da Guillemet'nin akademisinde öğrenci çalışmaları sergilenmiş; 1880-1'de azınlıkların kulübü Club de l'ABC (Elifba Kulübü) iki sergi düzenlemiş; bunları 1882-3'te Cormona adlı ressamın sergisi ve İtalyanların balmumu heykel sergisi izlemiştir. 1883 sonrasında her yıl, Sanayi-i Nefise Mektebi'nde yıl sonu sergisi açılmış; Abdullah Biraderlerin fotoğraf atölyelerindeki sergiler, Beyoğlu Passage Orientale sergileri, 1901-03 arasında düzenlenen Salon sergileri, bu zincirin halkalarını oluşturmuştur.

Yirminci yüzyılın başına gelindiğinde, sanat ortamının bir nebze de olsa renklendiği ve henüz İstanbul dışına çıkılamasa da saray dışına çıkılabildiği gözlemlenmektedir. Bunda II. Meşrutiyet'in (1908) getirmiş olduğu ortamın yadsınamaz katkıları olmuştur. Bu dönem, romanların da konu edindiği yanlış Batılılaşma hareketlerine sahne olmuşsa da, yanlış ya da doğru Batılılaşma, sarayın tekelciliğine son vermiş ve buradan akımlaşmalara varılarak bir Türk Resim Sanatı Tarihi oluşturulmuştur.

II. Meşrutiyet ile ivme kazanan çıkışlar, 1909 yılında, Halife Abdülmecid'in manevi koruyuculuğunu yapmış olduğu, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin kurulmasını sağlamıştır. 20 Kanunusani (Ocak) 1911 ile Temmuz 1914 arasında yayınlanan ve on sekiz sayıdan oluşan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi, cemiyetin yayın organı olmuş; "amaçları, Osmanlı ülkesinde ressamlığın ilerlemesi ve ressamların geleceklerini garanti altına alacak koşulların sağlanması" olan bu cemiyet farklı adlarla günümüze kadar gelmiştir. "Cemiyetin düzenlediği ilk ve tek büyük sergi, 1916 yılında açılan Galatasaray Sergisi'dir. Cemiyetin yazlık Galatasaray sergileri daha küçük boyutlardadır ve 1919 yılından sonra düzenlenmiş olan beş sergi, Türk Ressamlar Cemiyeti tarafından düzenlenmiştir."

Hüseyin Zekai Paşa'nın yaşadığı 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyıl başında 1914 Kuşağı (Çallı Kuşağı) dönemine dek sanat alanındaki gelişmeler yukarıdaki gibi özetlenebilir. Görüldüğü gibi, 1850 sonrasında, imparatorluğun tek sanat merkezi durumundaki İstanbul'da, sanatla ilgilenen farklı kesimlerin ve mesenlerin, sanatçı atölyelerinin varlığı, basının ve eğitim kurumlarının rolü, askeri ve sivil okullardaki sanat eğitimi, sanatçıların yurtdışında almış oldukları sanat eğitimi, sanatçıların kişisel eğilimleri, Pera'da yerleşmiş Levantenler'in, Türkiye'ye gelen ve burada çalışan yabancı sanatçıların katkısı ile oluşan sanat çevresinde oldukça karmaşık bir alt yapı, Germaner'in deyişiyle "bir kaos" izlenmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi, bu dönemde Avrupa'da eğitim gören sanatçıların yapıtlarında, aldıkları akademik eğitimin de etkisiyle figür ön plana çıkmaktadır. Gerek Paris'te Jean Leon Gérôme atölyesinde eğitim gören Osman Hamdi Bey, gerek Gérôme ile Courtois atölyelerinde çalışan Halil Paşa portrelere ve figürlü kompozisyonlara yer verirken; Alexandre Cabanel atölyesinde çalışan Süleyman Seyyid Bey ve Gustave Boulanger ile Gérôme atölyelerinde eğitim gören Şeker Ahmet Paşa, figürü ikinci plana itmeyi ve daha ziyade manzaralar ve natürmortlar ortaya koymuştur.





Osmanlı'nın bürokratik bir toplum olmasının doğal bir sonucu olarak, 19. yüzyılda asker kökenli ressamlar ağırlıkta olmuş; Batı anlayışındaki yeni resmin güçlü temsilcileri ise Paris'e gönderilenler olmuştur. Avrupa'ya sanatsal bir etkinliğe katılmak üzere giden ilk Türk padişahı olan ve birçok Avrupalı sanatçıyı sarayına davet ederek saray koleksiyonu için tablolarını alan Abdülaziz döneminde (1861-1876) Paris'e gönderilen Ahmet Ali Paşa (Şeker Ahmet) ve Süleyman Seyyid, Fransa'da, İzlenimcilik öncesi akademik anlayıştan etkilenmiş; natürmortlar ve diğer asker ressamlardan farklı tutulması gereken bir anlayışta manzaralar yapmışlardır. Her ikisi de, akademik bir eğitim almalarına rağmen figür ressamı olmamış; Türk resminde etik boyutu da içeren figürlü anlatımın ve portreciliğin öncülüğünü yapan kişi, aslında Paris'e hukuk eğitimi için gönderilen Osman Hamdi Bey olmuştur

Ormanda Karaca, 1886-87