İngilizce günlük konuşmalar

tarantula90118.12.2011 - 22:02

greetings
(selamlaşmalar)
>HELLO

Hello! (Merhaba)
Hi! (Selam)
Hey! (Hey!)
Hi there! (Merhaba)
Hello there! (Merhaba)
Good morning! (Günaydın)
Good afternoon! (Tünaydın)
Good evening! (İyi akşamlar)
Good night! (İyi geceler)


>HOW ARE YOU?

How are you? (Nasılsın?)
How are you doing? (Nasılsın?)
How is it going? (Nasıl gidiyor?)
How are things? (Durumlar nasıl?)
What's new? (Ne haber?)
What's up? (Ne var ne yok?)
What's going on? (Neler yapıyorsun?)
Where have you been? (Nerelerdesin?)
Where have you been hiding yourself? (Nerelerde gizleniyordun?)
Are you doing OK? (İyi misin?)
How are you feeling? (Kendini nasıl hissediyorsun?)
How's the world treating you? (Hayatla aran nasıl?)
How's business? (İşler nasıl?)
What's happening? (Hayatında ne olup bitiyor?)
How's everything (Vaziyet nasıl?)

> I'M FINE

Thanks, I am fine (Sağol, iyiyim)
Fine (İyiyim)
Great! (Harika)
All right (Fena değil)
I am OK (İyiyim)
Cool! (Bomba gibiyim)
I am cool! (Harikayım)
Could be better (Daha iyi olabilirdi)
Not bad (Fena değil)
So so (Eh, şöyle böyle)
Not so great (O kadar da iyi değil)
Not so hot (Pek iyi sayılmaz)
I've been better (Daha iyiydim)
I've running around (Koşturup duruyoruz)
Keeping busy (Uğraşıp duruyoruz)
No complaints (Bir şikayetim yok Allaha şükür)
Same as usual (Her zamanki gibi)
I've seen better days (Daha iyi günlerimiz de oldu)
I'm snowed under (Çok yoğunum)
Not a moment to spare (Boşa harcayacak bir dakikam yok)
No time to breathe (Nefes almaya vaktim yok)
There aren't enough hours in a day (Yirmidört saat yetmiyor)

> GOOD-BYE

Good-bye (Allahaısmarladık)
Good day (İyi günler)
Good evening (İyi akşamlar)
Good night (İyi geceler)
Good-bye until later (Bir dahaki sefere kadar hoşçakal)
See you (Görüşürüz)
See you soon (Yakında görüşürüz)
See you later (Sonra görüşürüz)
I'll see you real soon (Çok yakında görüşürüz)
I'll catch you later (Seninle sonra görüşürüz)
See you tomorrow (Yakın görüşürüz)
See you next time (Bir dahaki sefere görüşürüz)
Let's get in touch (Görüşelim)
It was good to see you (Seni görmek güzeldi)
Don't forget to call (Aramayı unutma)
Let's write (Yazışalım)
I'll be in tocuh (Temas halinde olacağım)




introductions
(tanıştırmalar)
>THIS IS JOHN

This is my friend Jack (Bu arkadaşım John)
I'd like you to meet my friend John (Sizlere arkadaşım John'u tanıştırmak istiyorum)
Mary, this is Jack. Jack, Mary (Mary, bu Jack. Jack, bu Mary)
Let me introduce you my friend Michael (Size arkadaşım Michael'ı tanıştırıyım)
Have you met before? (Siz daha önce tanışmışmıydınız?)
Jack, do you know Mary? (Jack, Mary'yi tanıyor musun?
Do you know eachother? (Birbirinizi tanıyor musunuz?)
Mary, shake hands with the president (Mary, başkanla el sıkış)
Have you two been introduced? (Sizi tanıştırdılar mı?)
Jack, this is the man I was telling you about (Jack, bu sana bahsettiğim kişi)
Let me introduce you myself (Size kendimi tanıtıyım)

>NICE TO MEET YOU

Nice to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
Good to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
Nice meeting you (Sizinle tanışmak çok hoş)
It's a great pleasure to meet you (Sizinle tanışmak büyük zevk)
Glad to meet you (Tanıştığımıza memnun oldum)
It's a great pleasure to have finally met you (Sonunda sizinle tanışabilmek büyük zevk)
How nice to meet you (Sizinle tanışmak ne kadar güzel)
How do you do (Memnun oldum)
A pleasure (Sizinle tanışmak bana zevk verdi)
food and drink
(yiyecek-içecek)


> MAY I HELP YOU?

Would you like smoking or nonsmoking? (Sigaralı bölüm mü sigarasız bölüm mü?)
How many in your party? (Kaç kişisiniz?)
Do you have a reservation? (Rezevasyon yapmışmıydınız?)
I'll have a table ready in two minutes (İki dakika içinde masanızı hazırlıyorum)
Would you like to see the menu? (Menüyü görmek istermiydiniz?)
Are you ready to order? (Sipariş için hazırmısınız?)
Let me tell you our specials today (Bugünkü spesiyallerimizi söyleyeyim)
May I take your order, please? (Sipariş alabilir miyim?)
What will it be? (Ne alırdınız?)
Can I get you something to drink with that? (Yanında içecek birşey istermiydiniz?)
Would you care for a dessert? (Tatlı istermisiniz?)
Is there anything I can get for you? (Yardımcı olabileceğim birşey var mı?)
Let me show you the dessert tray? (Size tatlı tepsisini göstereyim)
For here or to go? (Burada mı, paket mi?)
Here or take away? (Burada mı, paket mi?)
Do you want that to go? (Paket mi istiyorsunuz?)
Here you go (Buyurun)
Here is your order (Siparişiniz hazır)
Thank you and come again (Teşekkürler, tekrar bekleriz)
Would you like to start with a coctail? (Bir kokteylle başlamak istermiydiniz?)
Would you like coffee? (Kahve ister misiniz?)
Cream or sugar? (Krema, şeker?)
I am sorry we are out of that (Kusura bakmayın, ondan kalmadı)
Sorry, it's all gone (Özür dilerim, hepsi bitti)
How would you like that prepared? (Nasıl hazırlamamı istersiniz?)
Do you need any napkins? (Peçete ister misiniz?)
Would you like some salt and pepper? (Biraz tuz ve biber istermiydiniz?)

> MAY I SEE THE MENU?

A table for two, please (İki kişilik bir masa lütfen)
I'd like a non-smoking table for four (Sigara içilmeyen bölümden dört kişilik bir masa lüften)
I have a reservation (Rezervasyon yaptırmıştık)
Do you have a non-smoking section? (Sigara içilmeyen bölümünüz var mı?)
Another party will be sitting here? (Buraya bir grup daha gelecek)
Excuse me, can you come here for a second? (Afedersiniz, bir saniye bakar mısınız?)(
Could I see menu please? (Menüyü görebilir miyim lütfen?)
We haven't decided what to order yet (Henüz ne sipariş edeceğimize karar vermedik)
We need more minutes to decide (Karar vermek için birkaç dakikaya ihtiyacımız var)
We're ready to order (Sipariş verebiliriz)
Can you take our orders, please? (Sipariş alabilir misiniz lütfen?)
What are the specials? (Spesiyaliteler neler?)
What would you suggest? (Ne yememizi önerirsiniz?)
What's the soup of the day? (Günün çorbası ne?)
Do you have vegetariam dishes? (Vejeteryan yemekleriniz var mı?)
May I have a burger and fries? ( Hamburger ve patates kızartması alabilir miyim?)
Give me a hot dog with the works (Herşeyi yanında bir sosisli lütfen)
I'll have a burger with everything (Herşeyi yanında bir hamburger)
Can I have a small soda, please? (Bir ufak soda alabilir miyim lütfen?)
No ketchup (Ketçap olmasın)
No onions (Soğan koymayın)
Go easy on the onions (Soğanı fazla koymayın)
Take it easy on the ketchup (Ketçapı fazla olmasın)
To go please (Paket olsun, lütfen)
For here, please (Burada yiyeceğim)
I'll eat it here (Burada yiyeceğim)
I'd like an espresso (Bir espresso istiyorum)
I'd like a mineral water (Bir maden suyu istiyorum)
Just coffee for the moment (Şimdilik bir tane kahve)
Can you get me a glass of water? (Bir bardak su getirebilir misiniz?)
What kind of dressings do you have? (Ne tür soslarınız var?)
I'd like my steak well done (Bifteğimi çok pişmiş istiyorum)
I'd like my steak rare (Biftek az pişmiş olsun)
I'd like my steak medium (Biftek orta pişsin)
Can I get it rare? (Az pişmiş olabilir mi?
Could I have some more bread, please? (Biraz daha ekmek alabilir miyim lütfen?)
This meat is too fatty (Bu et çok yağlı)
The meat is too tough (Et çok sert)
This meal isn't fresh (Bu yemek taze değil)
This soup is cold (Bu çorba soğuk)
Could I speak to the manager, please? (Yöneticiyle görüşebilir miyim?)
I couldn't eat this. Could you wrap it, please? (Bunu yiyemedim. Paket yaparmısınız lüften?)
I'd like to take the rest (Geri kalanını götürmek istiyorum)
Could I have the bill, please? (Hesabı alabilir miyim?)
Check, please? (Hesap, lütfen)
Seperate checks, please? (Hesabı ayrı alın)
All together (Hepsini birlikte alın)
Do I pay you or the cashier? (Size mi ödeyeceğiz, kasaya mı?)
May I have a receipt, please? (Fiş alabilir miyim lütfen?)
There seems to be a mistake (Bir yanlışlık var gibi gözüküyor)
Does this include the tip? (Bunun içinde bahşiş dahil mi?)
Keep the change (Üstü kalsın)
Is there somewhere we could wash our hands? (Ellerimizi yıkayabileceğimiz bir yer var mı acaba?)

> I AM HUNGRY

I'm hungry (Ben açım)
I'm starving (Açlıktan ölüyorum)
I'm so hungry that I could eat a horse (Öyle açım ki bir atı yiyebilirim)
I'm dying of hunger (Açlıktan ölüyorum)
I'm famished (Karnım zil çalıyor)
When do we eat? (Ne zaman yiyoruz?)
What's for supper? (Yemekte neler var?)
What are we having? (Ne yiyoruz?)
Dinner is ready (Akşam yemeği hazır)
It's time to eat (Yemek zamanı)
Shall we say grace? (Dua edelim mi?)
Could you pass me the salt please? (Tuzu uzatabilir misin, lütfen?)
Would you care for some cheese? (Biraz peynir ister misin?)
Could I have seconds, please? (Biraz daha alabilir miyim?)
making friends
(arkadaşlık kurma)


We're like brothers. (Kardeş gibiyiz.)
He's my closest friend. (O benim en yakın arkadaşım.)
She's my best friend. (O benim en iyi arkadaşım.)
She's like a sister to me. (O benim bacım gibidir.)
We're the closest friend. (En yakın arkadaşlarız.)
We're pretty tight. (Oldukça yakınız.)
He's a dear friendb. (O değerli bir arkadaştır.)
What a character! (Ne tip ama!)
Ahmet is one of a kind. (Ahmet türünün tek örneğidir.)
We're cut from the same cloth. (Aynı hamurdan yoğrulmuşuz.)
We're like two peas in a pod. (Tıpatıp birbirimize benzeriz.)

MAY I JOIN YOU?

May I join you? (Size katılabilir miyim?)
Mind if I join you? (Size katılmamda bir sakınca var mı?)
Care to join us? (Bize katılmak ister misin?)
Is this seat taken? (Bu sandalye boş mu?)
Could I buy you a drink? (Size bir içki alıyım mı?)
What are you drinking? (Ne içersiniz?)
Would you like to dance? (Dans edermisiniz?)
Could I have the next dance? ( Bir sonraki dansı bana lütfeder misiniz?)
What's your sign? (Burcunuz nedir?)
Do you come here often? (Buraya sık sık gelir misiniz?)
Do you have a light? (Ateşiniz var mı?)
Need a lift? (Sizi arabayla bırakayım mı?)
Are you going my way? (Yolumuz aynı mı?)
Going my way? (Yolumuz aynı mı?)
Where have you been all my life? (Şimdiye kadar nerelerdeydiniz?)


shopping
(alışveriş)

> WELCOME, MAY I HELP YOU?

May I help you? (Yardımcı olabilir miyim?)
Can I help you find something? (Birşey bulmanıza yardım edebilir miyim?)
Can I show you with something? (Size birşey gösterebilir miyim?)
Are you being helped? (Size bakan var mı?)
Is there anything I can help you with? (Yardımcı olabileceğim bir konu var mı?)
If you need me, I'll be around (Bana ihtiyacınız olursa, ben civardayım)
If I can help you, just let me know (Eğer yardım gerekirse haberim olsun)
What are you interested in? (Ne bakmıştınız?)
Are you looking for something in particular? (Belirli birşey mi arıyorsunuz?)
Do you have something specific in mind? (Aklınızda özel birşey var mı?)
What size do you need? (Kaç beden istiyorsunuz?)
Do you know what size you are? (Bedeninizi biliyor musunuz?)
That's on sale this week? (O bu hafta indirimde)
I've got just your size (Tam sizin bedeninize uygun birşeyimiz var)
Can I suggest this? (Size bunu önerebilir miyim?)
Do you need anything to go with that? (Bununla gidecek birşey ister misiniz?)
That looks nice on you (Üzerinizde güzel durdu)
That looks great on you (Üzerinizde harika durdu)
That's your colour (Tam sizin renginiz)
This is you (Sizi çok açtı)
How would you like to pay for this? (Bunu nasıl ödemek isterdiniz?)
Will that be cash or credit? (Nakit mi, kredi kartı mı?)
We don't have that in your size (Bunun size göre olan bedeni yok)
Whe don't have it in that colour (Bu renkte yok)

> WHEN ARE YOU OPEN?

When are you open? (Ne zaman açıksınız?)
When do you open? (Ne zaman açıyorsunuz?)
What are your hours? (Çalışma saatleriniz nelerdir?)
I'm looking for something for my father (Babam için birşey bakıyordum)
It's a gift (Hediye olacak)
I don't know his size (Bedenimi bilmiyorum)
Can you measure me? (Bedenimi ölçebilir misiniz?)
Thank you, I'm just looking (Sağolun, sadece bakıyorum)
I'm just browsing (Sadece bir göz gezdiriyorum)
I can't make up my mind (Kafamı toparlayamıyorum)
Do you have this shirt in yellow? (Bu tişörtün sarısı var mı?)
Do you have these shoes in suede? (Bu ayakkabının süeti var mı?)
Have you got something less expensive? (Daha uzuz birşeyiniz var mı?)
It it on sale? (Bu indirimde mi?)
Do you have a t-shirt to match this? (Buna uyacak bir tişörtünüz var mı?)
Where is the fitting room? (Elbise değiştirme kabini nerede?)
I'd like to try this on (Bunu denemek istiyorum)
It's too tight (Bu çok dar)
It's too loose (Bu çok geniş)
It's a little bit expensive (Bu biraz pahalı)
It's a little pricey (Bu biraz tuzlu)
Can you hold it for me? (Bunu benim için saklayabilir misiniz?)
Can I get it gift-wrapped? (Hediye paketi yapabilir misiniz?)
Would you please gift-wrap that? (Lütfen hediye paketi yapabilir misiniz?)
How much is it? (Kaç lira?)
How much does it cost? (Fiyatı ne kadar?)



travel
(seyahat)

> PLANE (UÇAK)

Do I have to change planes? (Aktarma yapmam gerekecek mi?)
Is it direct? (Direk uçuş mu?)
How many items of carry-on luggage are permitted? (Yanıma ne kadar el bagajı alabilirim?)
How much luggage can I carry on? (Ne kadar bagaj alabilirim?)
Is there a layover? (İki sefer arasında bekleme var mı?)
How long is the layover? (Bekleme süresi ne kadar?)
There is a one-hour layover in Ankara (Ankara'da aktarma bir saat sürecek)
When does the next flight leave? (Bir sonraki uçuş ne zaman?)
What's the departure time? (Hareket saati ne zaman?)
When does the plane get here? (Uçak buraya ne zaman varır?)
What's the arrvial time? (Varış ne zaman?)
When will I make my connection? (Ne zaman aktarma yapacağım?)
I have to cancel my flight (Uçuşumu iptal etmek zorundayım)
I lost my luggage (Bagajımı kaybettim)
My luggage is missing (Bagajım kayıp)
The flight has been delayed (Uçuş iptal edildi)
The flight has been moved to gate M2 (Uçuş M2 kapısına yönlendirildi)
The flight is overbooked (Uçakta koltuk sayısından fazla yolcu var)
May I see your boarding pass? (Biniş kartınızı görebilir miyim?)

> CUSTOMS (GÜMRÜK)

Are you bringing anything into the country with you? (Yanınızda ülkeye birşey sokuyor musunuz?)
How much currency are you bringing into the country? (Ülkeye ne kadar para getiriyorsunuz?)
Do you have anything to declare? (Gümrüğe tabi birşeyiniz var mı?)
May I see your passport? (Pasaportunuzu görebilir miyim?)
Do you have your visa? (Vizeniz var mı?)
Please place your suitcases on the table (Lütfen çantalarınızı masanın üstüne koyun)
We should examine your purse (Cüzdanınızı incelememiz gerekiyor)
What's the nature of your trip? (Seyahatinizin içeriği nedir?)
What's the purpose of your visit? (Ziyaretinizin amacı nedir?)
How long do you plan on staying? (Ne kadar kalmayı planlıyorsunuz?)

> RAILWAY (DEMİRYOLU)

Is it direct? (Direk mi?)
Is there a layover? (Mola var mı?)
Is there a dining car? (Yemekli vagon var mı?)
Is the train on time? (Tren zamanında hareket edecek mi?)
What's the arrival time? (Varış ne zaman?)
Are there seats available? (Boş yer var mı?)
Stand clear of the doors (Kapılardan uzak durun!)
Please move away from the doors (Lütfen kapıların yanından uzaklaşın)
Please have your tickets ready for the conductor (Lütfen kondüktör gelmeden biletlerinizi hazırlayın)
Is this seat occupied? (Bu koltuk boş mu acaba?)
Can you ¤¤¤¤¤ the window, please? (Camı aralayabilir misiniz lütfen?)
How many stops are there before we reach the end of the line? (Son durağa kaç durak kaldı?)
When is the next stop? (Bir sonraki durak ne zaman?)

> BUS (OTOBÜS)

Is it direct? (Direk mi?)
Is there a layover? (Mola var mı)
Do we stop for the meals? (Yemek molası verilecek mi?)
Can I check my baggage through? (Bagajımı emanete bırakabilir miyim?)
Can I reserve a seat in advance? (Önceden yer rezervasyonu yapabilir miyim?)
Is the bus on time? (Otobüs zamanında hareket edecek mi?)
Is anyone sitting here? (Burada kimse oturuyor mu?)
What is the fare? (Ücret ne kadar?)
Could I have a transfer, please? (Bir transfer bileti alabilir miyim?)
Does this bus go to downtown? (Bu otobüs şehir merkezine gidiyor mu acaba?)
How far does this bus go? (Bu otobüs nereye kadar gidiyor?)
Could you let me know when we get to Aksaray? (Aksaraya geldiğimizde bana haber verebilir misiniz?)
Can you tell me where to get off? (İneceğim yeri bana söyleyebilir misiniz?)
Move to the rear, please? (Arkaya ilerleyin, lütfen?)

> TAXI (TAKSİ)

Where to? (Nereye?)
Where to, buddy? (Nereye abi?)
Where to, lady? (Nereye bayan?)
I am not on duty (Şu an çalışmıyorum?)
Mind if I smoke? (Sigara içmemin bir sakıncası var mı?)
It's rush hour. I can't go to the airport now. (Şu an trafik çok kötü. Havaalanına gidemem)
To the airport and please be quick! (Havaalanına gidiyoruz, lütfen çok acele edin!)
The train station and make it quick! (Tren istasyonuna çek ve acele et!)
Slow down! (Yavaşla!)
There is no need to hurry (Acele etmemize gerek yok)
Please drive safely (Lütfen aracı emniyetli bir şekilde sür)
Is smoking allowed? (Sigara içiliyor mu?)
I'm allergic to smoke (Sigaraya karşı alerjim var)
Do you have change for twenty? (Yirmi dolar bozuğun var mı?)
Keep the change! (Üstü kalsın)
I want a receipt (Fiş istiyorum)
Watch out! (Dikkat et!)
Look out! (Dikkatli ol!)
We've missed the exit (Çıkışı kaçırdık)
We're lost (Kaybolduk)


accommodation
(konaklama)
>I NEED A ROOM

I need a room please? (Bir oda rica edecektim?)
I need a room with a single bed. (Tek yataklı bir oda istiyorum.)
I need a room with a double bed. (Çift kişilik bir oda istiyorum.)
Do you have any singles? (Tek kişilik odanız var mı?)
Do you have any vacancies? (Boş yeriniz var mı?)
A double, please? (Çift kişilik bir oda lütfen?)
A room with a bath, please. (Banyolu bir oda lütfen)
Can I reserve a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)
Can I book a room? (Bir oda ayırabilir miyim?)
I have a reservation. (Rezervasyon yaptırmıştım.)
Double occupancy, please. (İki kişilik bir oda lütfen.)
I need a room with two single beds. (İki ayrı yataklı bir oda istiyorum.)
I need a room with a double bed. (İki kişilik yataklı bir oda istiyorum.)
We will need a crib for the baby. (Bebek için bir karyola istiyoruz.)
Would you like a room with a view of the swimming pool? (Yüzme havuzu manzaralı bir oda istermiydiniz?)
Would you prefer a non-smoking room? (Sigara içilmeyen bir oda ister miydiniz?)
I'd like a room at the front. (Ön tarafa bakan bir oda istiyorum.)
I'd like a room at the rear. (Arka tarafta bir oda istiyorum.)
I'd like a room with a view of the sea. (Deniz manzaralı bir oda istiyorum.)
I'd like a room for the week. (Haftalık bir oda istiyorum.)
I'd like a wake-up call, please. (Uyandırma servisi istiyorum.)
Where is the ice-machine? (Buz makinesi nerede?)
Do you have a pool? (Havuzunuz var mı?)
What are the rates? (Ücretler nasıl?)
Is there a restaurant? (Lokanta var mı?)
Are pets allowed? (Evcil hayvanlar kabul ediliyor mu?)
When's the check-out? (Odayı ne zaman boşaltırsınız?)
I need to check out. (Ayrılmak istiyorum.)
I'd like a receipt. (Makbuz rica edebilir miyim?)



education
(eğitim)
>I HAVE TO STUDY

I have to study. (Ders çalışmam lazım.)
I have got a midterm tomorrow. (Yarın ara sınavım var.)
I have got a big test tomorrow. (Yarın büyük bir sınavım var..)
Could you explain that again? (Bunu tekrar açıklayabilir misiniz?)
I still don't understand. (Hala anlamıyorum.)
I don't understand your English. (İngilizce konuşmanızı anlamıyorum.)
When's the final exam? (Genel sınav ne zaman?)
When is the midterm? (Ara sınav ne zaman?)
What will the test cover? (Sınavda neler çıkacak?)
What's on the test? (Testte neler sorulacak?)
Can you tell me what grade I'm getting? (Kaç aldığımı söyleyebilir misiniz?)
What's the grading curve? (Not ortalaması nasıl?)
Can I talk to you about my grade? (Sizinle notum hakkında konuşabilir miyim?)
When will we have to turn our homework? (Ödevimizi ne zaman teslim etmemiz gerekiyor?)
Will there be a quiz? (Yoklama olacak mı?)
What text are required? (Hangi kitaplar gerekiyor?)
How can I help my kid with the homework? (Çocuğuma ödevle ilgili nasıl yardımcı olabilirim?)
She's having a hard time with the homework. (Ödevleri yaparken çok zorlanıyor.)

health
(sağlık)

> HE'S IN TOP FORM

She looks like a million bucks. (Çok sağlıklı görünüyor.)
I feel like a million dollars. (Kendimi çok iyi hissediyorum.)
I'm fresh as daisy. (Kendimi çok zinde hissediyorum.)
He's healthy as a horse. (Sağlık durumu çok iyi)
You are fit as a fiddle. (Turp gibisin.)
She looks tired. (Yorgun gözüyüyor.)
You look like a hell. (Berbat görünüyorsun.)
He's a sight. (Pasaklı görünüyor.)
You look like you've been to hell and back. (Çok paspal görünüyorsun.)
Are you all right.? (İyi misin?)
Do you feel all right? (Kendini iyi hissediyor musun?)
You look flushed. (Heyecanlı görünüyorsun.)
You look pale. (Solgun görünüyorsun.)
You are white as a ghost. (Hayalet gibi görünüyorsun.)
I am allergic to dogs. (Köpeklere alerjim var.)
I am allergic to polen. (Çiçektozlarına alerjim var.)
I have hayfever. (Saman nezlem var.)
My nose is stuffed up. (Burnum tıkalı.)
I can't breathe. (Nefes alamıyorum.)
Bless you. (Çok yaşa)
My eyes are puffy. (Gözlerim şişmiş.)
I am sick. (Hastayım.)
I am sick as a dog. (Çok fena hastayım.)
I feel terrible. (Kendimi çok berbat bir halde hissediyorum.)
I feel sick to my stomach. (Midem bulanıyor.)
I feel nauseous. (Midem bulanıyor.)
I have a headache. (Başım ağrıyor.)
I have a migraine. (Migrenim var.)
I am so dizzy. (Başım çok fena dönüyor.)
I need a nap. (Biraz şekerleme yapmam lazım.)
My head is pounding. (Başım zonkluyor.)
Is it caching? (Bulaşıcı mı?)
Does it hurt when I touch? (Dokunduğumda acıyor mu?)
Have you had this problem before?
How long have you had this problem? (Ne zamandır bu şikayetiniz var?)
I have a pain in my back. (Sırtımda bir ağrı var.)
My ankle is swollen. (Bileğim şiş.)
I am bleeding. (Kan kaybediyorum.)
I feel weak. (Kendimi güçsüz hissediyorum.)
It hurst after I eat. (Yemekten sonra ağrıyor.)
I have been throwing up. (Kusuyorum.)
I lose my dinner. (Kusuyorum.)
I am really sleepy. (Çok uykusuzum.)


money
(para meseleleri)

> I AM IN RED

I'd like to apply for a loan. (Kredi için başvurmak istiyorum.)
I'd like to mortgage my home. (Evimi ipotek ettirmek istiyorum.)
I'd like a variable interest rate mortgage. (Değişken faiz oranlı ipotek istiyorum.)
Do you provide balloon loans. (Balon kredileriniz var mı?)
I'd like to open a savings account. (Tasarruf hesabı açtırmak istiyorum.)
I'd like close out my savings account. (Tasarruf hesabı kapatmak istiyorum.)
I'd like to purchase a certificate of deposit. (Yatırım belgesi almak istiyorum.)
Where is teh automatic teller machine? (Bankamatik nerede?)
Press your PIN number here. (PIN numaranızı buraya girin.)
Enter your personal identification number. (Kişisel kimlik numaranızı girin.)
Tens and twenties please. (Onluk ve yirmilik olsun lütfen.)
I'd like to cash a check. (Bir çek bozdurmak istiyordum.)
I'd like to make a deposit. (Mevduat yaptırmak istiyorum.)
I'd like to transfer money into my savings account. (Tasarruf hesabıma para havale etmek istiyorum.)
I'd like to make withdrawal. (Para çekmek istiyorum.)
What is the interest rate? (Faiz oranları nedir?)
I'd like to buy some foreign currency. (Biraz döviz almak istiyorum.)
Do you have bank by mail? (Posta yoluyla işlem yapabilir miyim?)
Can you give me a new banking card? (Bana yeni bir banka kartı verir misiniz?)
I need some change. (Biraz bozuk paraya ihtiyacım var.)
I need a roll of quarters. (25 centlik bozuk para istiyorum.)
You are overdrawn. (Hesabınızdaki miktardan daha fazla para çekmişsiniz.)

Linkback: https://www.buyuknet.com/ingilizce-gunluk-konusmalar-t35367.0.html

Etiket:
İngilizce günlük konuşmalar 

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
İngilizce günlük konuşmalar
İngilizce günlük konuşmalar
(Ortalama: 5 üzerinden 2.5 - 2 Oy)
2