İyilik yapma - İyiliğin tanımı faziletleri ve toplumdaki yeri

lazwanted19.10.2010 - 22:23
İyiliğin tanımı;

1. İyi olma durumu salah.

2. Karşılık beklenilmeden yapılan yardım kayra lütuf kerem ihsan inayet
Örnek: Borcumu ödesem de iyiliğini ödeyemem. N. Cumalı

3. Sağlığı yerinde olma durumu esenlik.

4. Yarar veya elverişlilik nimet.

Diğer Dillerdeki Karşılıkları


1. en: favor. favour. goodness. kindness. beneficence. kindliness. loving-kindness. well-being.



2. en: auspices. benefaction. blessing. boon. favour. goodness. kindness. favor. good health. benefit. advantage.

3. en: goodness. kindness. favour. good deed. good health. benefit. advantage. benefaction. boon. well being.

İyilik yapmak;

İyilik yapmak aslında herkeste olması gereken insanların mutlu olmasını sağlayan özelliklerden birisidir. İyilik hem iyiliği yapanı hem de bu iyilikten nasiplenenleri mutlu eder. Suya atılan taşın etrafında oluşan halkalar misali yayıla yayıla genişler ve yeni iyiliklere ortam hazırlar. Mutlu olabilmek için gizli yaşam kanunları vardır. Bu kanunlardan birisi de verme yasasıdır. Verebilen ve bundan zevk alan bunu isteyerek yapan insan mutlu olur.

İyilik Yapan Mutlu Olur

Öncelikle psikolojideki gizli yaşam kanunlarından bahsedelim. İnsan ne yaparsa aynısı kendisine döner. İyilik yapan iyilik bulur karşısındaki insanı dinleyen anlayış görür. Psikolojide böyle bir geri dönüş ilkesi vardır. İyilik yapmak bilindiği gibi sadece maddi yardımda bulunmak değildir. İnsanlara güler yüz göstermek bir çiçek vermek tebessüm etmek hoş bir söz söylemek bunların hepsi birer iyiliktir. İyi olan her şey
kendisini sevenlerle işbirliği yapar ve kendisini sevenlere bir gün olur geri döner.
İyi şeylerin kendisi ile işbirliği yapmasını isteyen insanın önce kendisinin iyi olması gerekir. Birisi insanların kendisini sevmesini istiyorsa önce kendisi insanları sevmeli insanlardan ilgi ve takdir bekliyorsa önce kendisi başkalarına ilgi ve takdir göstermelidir. İyiliği seven kişinin önüne farkında olmadan iyi fırsatlar çıkar.

Gündelik hayatın içinde kimi zaman insanların artık vermek istemediklerinden hep verdiklerinden ama hiç alamadıklarından bahsettiklerine tanık oluruz. Burada yapılan hata iyiliğin karşılık görmek için yapılmış olmasıdır. Zaten iyilik yapmanın kendisi iyilik yapanın kazanımıdır. Yapılan bir araştırmada iyilik yapmanın beyinde mutluluk hormonunun salgılanmasına neden olduğu tespit edilmiştir. İyilik yapan kişi kendini mutlu ve güvende hisseder insanlar arasında güven duygusu kendisinde ise yardımlaşma duygusu artar.

İyiliğin faziletleri;

İyilik yapmanın fazileti - iyilik yapma ile ilgili ayet ve hadisler


Allah Cömerttir. Karşılık Verendir. Bereket ve bolluk sahibidir.
Rahmeti Geniştir. Merhameti Sonsuzdur.
Bir iyilik yapan mü'min kuluna bunun karşılığını fazlasıyla ve bolluk içinde lütfeder.

Çünkü Allah kullarının iyi olmasını ister. Kullarının iyi olmasından razı olur.
Kullarının iyilik yapmasını sever.
Kullarının negatif davranışlardan uzaklaşıp pozitif davranışlar geliştirmesini ister.
İyiliklere karşılık bolca ikram etmekten hoşlanır.

Bu haberin kaynağı ayet ve hadislerdir.
Cenâb-ı Hak buyurur ki: "Kim Allah'ın huzuruna bir iyilikle gelirse kendisine on kat sevap vardır.
Kim bir kötülükle gelirse o da ancak o kötülüğün misliyle cezalandırılır.
Onlar haksızlığa uğratılmazlar." 1- En'âm Sûresi: 160.

Cenâb-ı Hak şu ayette de iyilik yapanlara yedi yüz misli sevap verileceğini müjdeliyor:
"Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli bir daneye benzer ki ondan yedi başak sümbüllenir.
Her bir başakta da yüz dane bulunur.
Allah dilediği kimseye yaptığı iyiliğin karşılığını böyle kat kat verir.
Allah'ın lütfu geniştir ve ilmi her şeyi kaplar." 2- Bakara Sûresi: 261.

Bu rahmet ayetlerini Peygamber Efendimiz (asm) şöyle tefsir ediyor:
"Allah buyuruyor ki: Kim huzuruma bir iyilik getirirse ona getirdiğinin on misli mükâfat vardır. Hatta daha da artırırım.
Kim huzuruma bir kötülük getirirse onun cezası kendi kadar bir günahtır.
Yahut Ben bağışlarım.
Kim Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım.
Kim Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona bir kulaç yaklaşırım.
Kim Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak varırım.
Kim Bana hiçbir şeyi ortak koşmayarak yer dolusu günahla da huzuruma gelse Ben onu günahı kadar mağfiretle karşılarım." 3- Riyâzu's-Sâlihîn 313.

Diğer bir hadiste de Peygamber Efendimiz (asm):
"Kul Müslüman olup İslâm'ın gereklerini yerine getirdiğinde
Allah daha önce işlediği bütün kötülükleri affeder. Bundan sonra her amelinin karşılığı şu şekilde verilir:
İyilik on katından yedi yüz katına kadar karşılık görür.
Kötülük Allah affetmediği takdirde misliyle cezalandırılır"buyuruyor.
4- Buhârî Îmân 31; Câmiü's-Sağîr 1/151.

Kadir Suresinde Cenâb-ı Hak
"Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır"5 buyuruyor.
Bir gece bin aydan hayırlı olursa o gecedeki bir saniyenin sevap değerini bulmak zor değildir:
Bin ay yaklaşık seksen dört yıla tekabül ediyor. Yani bir ömür. 5- Kadir Sûresi: 123.


Cenâb-ı Allah'ın dünyada da âhirette de bizimle ilgili iki türlü muamelesi vardır:

1-Adaletiyle olan muamelesi. 2- Rahmetiyle keremiyle ve lütfuyla olan muamelesi.

Meselâ her türlü belâ ve musibetler Allah'ın adaleti gereği üzerimize gelir.
Dünyada acı ve kederler ayağımıza diken batmasından burnumuzun kanamasına kadar Allah'ın adaleti gereği meydana gelir. Kabirde azap eğer varsa Allah'ın adaleti gereği olur.
Mahşerdeki şiddet Allah'ın adaleti gereğidir.
Gazab-ı İlâhî İlâhî adaletin tecelli halidir. Cehennem Allah'ın adaletidir.

Hâlbuki Cenâb-ı Allah "Rahmetim her şeyi kaplamıştır" 7. A'râf Sûresi: 156 buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz (asm) bu âyeti şöyle tefsîr ediyor:
"Cenâb-ı Allah mahlukâtı yarattığında Arşın üstünde yüksek katındaki bir kitaba şöyle yazdı:
"Benim rahmetim gazabımı geçmiştir." 8. Riyâzu's-Sâlihîn 318

Nitekim kendimize ve etrafımıza şöyle insafla bir baksak göreceğiz ki:
Biz mahlûkat olarak rahmetin içinde yüzüyoruz.
Elimizi attığımız her şey muradımız olan her şey
gördüğümüz her mürüvvet her nimet her lezzet
her neş'e her neşe kaynağı her sevinç her huzur her iyi hal her güzel şey
her mutluluk Allah'ın rahmetinden lütfundan kereminden başka bir şey değildir.
İçimizi ısıtan her şey yaşama sevincimizi ateşleyen her şey Allah'ın merhametinin şefkatinin
yumuşak huyluluğunun sevgisinin muhabbetinin mükâfatının tecellisinden başka bir şey değildir.

Diğer yandan biz hak ettiğimiz için yaratılmış değiliz.
Hak ettiğimiz için bize hayat verilmiş değil.
Hak ettiğimiz için canlı yapılmış hak ettiğimiz için insan kılınmış değiliz.
Eğer var kılınmışsak eğer canlı kılınmışsak eğer insan olarak yaratılmışsak eğer yaşama sevincimiz verilmişse eğer doğru bir dine inanıyor ve Yaratıcımıza doğru bir yaklaşımla yönelebiliyorsak eğer iyilikler ve salih ameller yapabiliyorsak eğer kötülüklerden uzak durabiliyorsak eğer günahlarımız bağışlanıyorsa tartalım ve itiraf edelim:
Bunlar içinde yüzdüğümüz ve bizim irâdemize sorulmadan bize verilen nimetler değil midir?- bütün bunlar Allah'ın rahmetinden lütfundan ve kereminden başka bir şey değildir.
-kendimizi sarsalım
Bir de Cennet bekliyoruz! Oh ne âlâ? Daha beklediklerimiz çok şeyler var:
Mahşerde şefaate ermek günahlardan tamamen mağfiret olunmak
Allah'ın adâletine çarpmaktan kurtulmak Cehennemden âzâd olmak ebedî mutluluğa ulaşmak
sonsuzluk ülkesinde her ihtiyacımızın karşılanması her isteğimizin yerine gelmesi
sevdiklerimize ulaşmamız Allah'ın sonsuz güzelliğine ulaşmamız.

Peki bu dev istekler ve beklentilere karşı neler yapıyoruz?
Günahlardan başka neler yapıyoruz? Azıcık bir iyiliğimiz varsa
bir ibâdetimiz varsa bir sâlih amelimiz varsa onu da nefs-i emmâremizin hiç farkında olmadığımız
"benlik" tuzağıyla "enaniyet" tuzağıyla "gurur" tuzağıyla "riyâ" tuzağıyla
"gösteriş" tuzağıyla "gıybet" tuzağıyla "haset" tuzağıyla ve sâir şeytânî tuzaklarla
değer olarak sıfırlıyor ve çoğu zaman eksiye geçiyoruz!
Elde avuçta ne salih amel kalıyor ne ibâdet ne iyilik!

Bundan dolayı Cenab-ı Allah uyarıyor ki: "Sana her ne iyilik erişirse Allah'tandır. Sana her ne kötülük gelirse nefsindendir." 9. Nisâ Sûresi: 79

İnsanda iki cihet vardır: Birisi yapmak hayır ve fiil cihetidir.
Diğeri yıkmak yok etmek şer ve yapılmak cihetidir.

Yapmak konusunda insanın eli çok kısadır. İnsan kendiliğinden bir şey yapamaz.
Yapan veren takdir eden Cenâb-ı Hak'tır.
İnsanın hiçbir iyiliği ve hiçbir salih ameli kendi öz malı değildir.
İnsan iyiliklerde fâil değildir. İyilikler Allah'tandır.

Kötülük ise böyle değildir. Kötülükte fâil insandır.
Yani yıkan bozan kıran döken dağıtan günah işleyen ve kötülük yapan insandır.
Nefs-i emmâre kötülük cihetinde sonsuz cinâyet işleyebilirken;
iyilik cihetinde gücü ve kudreti hemen hiç yoktur. İyilik cihetinde sahip olduğu her şey Allah'ındır.

Enaniyeti benliği gururu bırakıp hayrı Allah'tan isteyen şerden yıkmaktan
kötülükten ve nefsine itimattan vazgeçen istiğfar eden ve tam kulluğunu takınan insan ise
"Allah onların günahlarını silip yerlerine iyilikler verir" 10. Furkan Sûresi: 70 âyetinin sırrına mazhar olur. Bir İyiliğe Bin Sevab

İyiliğin toplumdaki yeri;

Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi herkese iyilik yapması en önemli ahlâkî görevlerindendir. Rasûlüllah (s.a.s): "Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir." (Buhârî İmân 3-4; Müslim İman 64-66) buyurmuştur.

Peygamberimiz: "Allah katında dostların en iyisi arkadaşına komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır." (Buhârî İman 31; Tirmizî Birr 28) buyurmuştur.

Mümin devamlı iyilik yapma fırsatlarını kollayan böyle bir fırsat ele geçince de hiç vakit kaybetmeden iyilikte bulunan kendisini iyilik yapma düşüncesine adamış insan demektir. Hatta ona göre iyilik sadece insana değil hayvana veya bitkiye de yapılabilir. Bu anlamda acıkan bir hayvana yiyecek vermek kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sulamak da birer iyiliktir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) hayvanlara yapılan iyilik ve kötülüğe şu iki örneği vermektedir: “Allah (c.c.) bir köpek yüzünden ahlâksız bir kadını affedip cennetine aldı. Köpek bir kuyunun başında susuzluktan dili sarkmış bir vaziyette soluyup duruyordu. Tam o esnada oradan geçmekte olan bu kadın köpeğin hâlini görünce dayanamadı. Hemen belinden kemerini çıkarıp ayakkabısına bağladı bununla kuyudan su çıkarıp köpeğe içirdi böylece köpek ölümden kurtuldu. İşte bu kadının bir köpeğe karşı bu davranışı onun affına vesile oldu ve Allah (c.c.) onu cennetine koydu." (Buhârî Enbiyâ 54; Müslim Selâm 153-155)

Aksi kutupta ikinci örneği de Allah Rasûlü şöyle anlatıyor: "Bir kadın bir kedi yüzünden cehenneme girdi. Ne o kediye yedirdi içirdi ne de salıverdi ki dışarıda avlansın. Ve kedi açlıktan öldü. O kadın da bu yüzden cehenneme girdi." (Buhârî Müsâkât 9; Müslim Selâm 151-152)
Eşref-i mahlûkat olan insana yapılan iyilik ise diğer varlıklara karşı yapılan iyiliklerle kıyaslanamayacak kadar kıymetli ve üstündür. Bir ayette iyilik yapılacak kişiler önem derecesine göre şöyle sıralanmaktadır: "Allah’a kulluk edin O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya akrabalara yetimlere düşkünlere yakın ve uzak komşuya yanınızdaki arkadaşa yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez." (Nisa 4/36)

Ayete dikkatle bakıldığında Allah’a inanmak ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayıp samimiyet ile ibadet etmek nazara verildikten sonra toplumun tamamını kapsayacak şekilde geniş bir daireye iyilik yapmamız emrediliyor. Önce anne-babaya iyilikle muamele etmek akrabalara ihsanda bulunmak yetimleri ve yoksulları görüp gözetmek sıralanıyor. Sonra evi yakın olan veya akrabadan olan yakın komşuya iyilik ve evi uzak olan veya akrabadan olmayan ya da Müslüman olmayan uzak komşuya iyilik zikrediliyor.

Merhum Elmalılı bu ayeti tefsir ederken komşuyla ilgili bölümünde şu hadis-i şerifi hatırlatır: "Komşu üç kısma ayrılır. Birincisi komşu akraba ve Müslüman ise üç hakkı vardır; komşuluk hakkı akrabalık hakkı ve İslâmiyet hakkı. İkincisi akraba değilse iki hakkı vardır; komşuluk hakkı ve İslâmiyet hakkı. Üçüncüsünün ise bir hakkı vardır; komşuluk hakkı ki bu Hıristiyan Yahudi ve müşrik komşudur." Demek ki komşu başka dinden veya dinsiz de olsa ona iyilik yapmak bir komşuluk hakkıdır. Dünyanın her yerinde ve her ortamda geçerliliği olan en güzel iyilik ise müminin sahip olduğu güzellikleri hakkıyla ve kendisine yakışır şekilde temsil etmesi bu iyilik ve güzellikleri şahsî hayatında ailevî hayatında ve toplumsal hayatta göstermesidir. Ayette daha sonra dost ve arkadaşlara iyilik emrediliyor ki en yakın dost ve arkadaşımız eşimizdir. Nitekim ona hayat arkadaşı denilmiştir. Eşimizden sonra diğer dostlarımız ve arkadaşlarımız gelmektedir.

Bilindiği gibi akrabalar arasındaki her türlü iyilik 'sıla-i rahim' tabiriyle ifade edilmiştir. Sıla-i rahim tatlı sözlü güler yüzlü olmaktan selâmlaşmaya hâl-hatır sormaktan insanlar hakkında iyi dileklerde bulunmaya ziyaretlerine gitmekten ihtiyaçlarını görmeye dertlerini paylaşmaktan malî yardımda bulunmaya kadar pek çok iyilik ve ihsanı ihtiva eder. Hususiyle günümüzde bu iyilik ve ihsan yolları neredeyse unutulmuş ve akrabalık bağları bütün bütün koparılmıştır.

Maalesef artık anne-babalar nine ve dedeler biraz yaşlanıp elden ayaktan düşünce kendilerini düşkünler evinde buluyorlar. Buralara 'huzur evi' adı verilmektedir. Ancak insan çocuklarının olmadığı torunlarının bulunmadığı ne ihtimamla büyüttüğü yavrularını sevemediği onlara bakıp bakıp "ben de bir anneyim bir babayım!" diyemediği kendine sevgi ve hürmetle bakan yakınlarını göremediği onun için sofraya bir tabağın konmadığı ve çoğu zaman aranıp sorulmadığı bir yerde ne kadar huzurlu olur ki! Biz kendi kafamızda mevhum bir huzur tasarlamışız; orada huzur var demiş âdeta diretmişiz. Onları da bizim var olduğunu sandığımız huzuru duymaları için zorlayıp durmaktayız. "Ne güzel yiyip içip yatıyorlar daha ne olacaktı ki?" der gibi bir hâlimiz var. Oysa insan yiyip içen yan gelip yatan ve bu şekilde huzuru yakalayabilen bir mahlûk değildir. İnsan çevresine alâka duyan tabiata açık bir fıtratı bulunan evlât ve torunlarıyla hatta torunlarının torunlarıyla bile münasebeti olan bir varlıktır. Fakat maalesef biz bugün onu yeme içme ve uyumaya hapsetmiş durumdayız.

Bu kurumlar elbette içimizden bazıları için bir ihtiyaçtır gerekliliktir. Kendilerini evinde ocağında tutacak bir bağı kalmayanlar için huzur evidir. Ama yaşlılarını evden uzaklaştıranlar bu durumun onlar için gerçekten huzur olup olmadığını tekrar düşünmelidirler.

Yukarıda verdiğimiz ayetin sonunda iyilik yapacağımız diğer bir grup olarak yolda kalmış kişiler nazara verilmektedir. Ayetin Arapça'sında geçen 'ibn sebil' kelimesi hem yolda kalmışları hem de evimize misafir olarak gelen kişileri kapsar. Ayet son olarak kölelere iyilik yapmayı emrediyor. Ancak Allah'a şükür ki bu gün kölelik bulunmamaktadır.

Kısacası ayete etraflı bir bakış açısıyla anlam verdiğimizde dini dili ırkı ve kültürü ne olursa olsun âdeta bütün insanlara iyilik yapmamız gerektiğini söylememiz mümkündür. Aslında bizler kendisine düşmanlık edenlere bile iyilik yapma fırsatı kollayan böylece onu yaptığı kötülüğe karşılık cezalandırmak yerine yaptığını düşünmeye ve pişman olup iyilik yoluna dönmeye sevk eden anlayışı bu ve benzeri ayetlerden almışız.

İyiliğin ruhu: Allah rızası

Allah her insanın içine iyilik yapma hissini yerleştirmiştir. Bu itibarla da her ferdin içinde iyilik yapma hissi potansiyel olarak vardır. Bu insan fıtratının bir gereğidir. Ancak Allah’ın herkesin içine yerleştirdiği iyilik yapma hissinden kaynaklanan bir iyilik ile Cenâb-ı Hakk’ı tefekkür etme mülâhazasıyla yapılan bir iyilik arasında fazilet açısından önemli bir fark vardır. Nasıl severken veya kızarken Allah için yapmak gerekiyor; öyle de iyiliği Allah için yapmak mümine daha fazla sevap kazandıracak ve aynı zamanda bu niyet ile iyilik yapmak amellere ayrı bir derinlik de katacaktır.

Meseleyi bir misal ile müşahhaslaştıralım: Mümin zor durumda kalmış bir karıncayı özünde potansiyel olarak mevcut olan iyilik yapmak düşüncesiyle içinde bulunduğu o zor durumdan kurtarabilir. Bunun sevap olmadığını söylemek mümkün değildir. Ancak bu işi "benim içimde böyle bir iyilik yapma düşüncesi var. Ama Allah’ım bunu sırf Senin rızanı kazanmak için yapıyorum." duygu ve düşüncesi ile yapmak iyilik yapmaya ayrı bir derinlik kazandırır. Öyle ise yapılacak iyilikte taşıdığımız niyet o iyiliğin ruhudur; nitekim diğer bütün ibadetlerimiz için de bu böyledir. Bu duruma ihlâs adı da verilmiştir.

Sözlerimizi Allah'ın geniş rahmetini ve iyi niyeti dile getiren bir hadisle bitirelim:
"Şüphesiz ki Allah iyilikleri ve kötülükleri yazmış sonra onları beyan etmiştir. İmdi kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa Allah onu kendi katında tam bir hasene olarak yazar. O hayırlı işi yapmaya niyet eder de yaparsa Allah (c.c.) onu on kattan yedi yüz kata ve daha pek çok katlayarak hasenat yazar. Şayet bir kötülük yapmak ister de yapmazsa Allah onu nezd-i ulûhiyetinde tam bir hasene olarak yazar. O kötülüğü yapmak ister de yaparsa Allah onu bir tek seyyie olarak yazar." (Buhârî Rikak 31; Müslim İman 207)


İyilik yapmanın gereklilikleri;

Çölde giden yolcuaç-susuz perişan halde birini görür.Ona suyundan verirkarnını doyurur.Adam kendine gelir gelmez kendisine yardımda bulunan yolcuyu etkisiz hale getiripsoyup soğana çevirir.Üstelik atını da alıp kaçmaya başlar.Ardından yolcu bağırır:“Suyumu verdim sanahelal olsun.Yemeğimi verdimhelal olsun.Elbiselerimi atımı aldın helal olsun.Ama bir konuda hakkımı sana helal etmeyeceğim. Benim iyilik yapma duygumu benden aldınişte bunu sana helal etmeyeceğimharam olsun “der.

Hayatımızın her alanında yardıma ihtiyacı olan insanlara aldatılmışlığın vermiş olduğu ızdırap yüzünden .yardım etmeden önce bir kere düşünür hatta yardım etmekten kaçınır hale geldik.Böylece yaşamda önemli ve en güzel duygulardan birisi olan paylaşma duygusunu yitirmeye başladık.

Toplumda yerlesen kanı “ Tanrım düşmanlarımı biliyorumbeni dostlarımdan koru” söylemi hakim olmaya başladı.İçimizi acıtsada hakikaten farkında olmadan bu boyuta mı geldi dostluk ilişkileri...

Bize ne oluyor.?

Merhamet duygularımıza ne oluyor.?

Bireysellik ve egoizmin aldığı boyut buraya kadar mı geldi.?

Dostluk ve arkadaşlıkyardımseverlikdürüstlük kavramları bu kadar mı anlamını yitirdi.

Oysaki iyilik yapmanın erdem olduğu bize aşılanmıştı.Günümüzde ise iyilik yapmak garip karşılanır oldu hatta yapılan iyiliğin altında başka şeyler aranmaya başlandı.

Bazı ebeveynler  “Cocuğuma sadece iyilik yapmayı öğretirsem herkes onu aldatır” diye düşünmeye başladı.Gerçekten kötülüğün prim bir zamanda çocuklara iyilik yapmayı öğretmek kolay değil ama çocuk eğitiminde günümüzde hakim olan yargılara takılıp kalmak yerine doğru olan neyse onu yapmamız gerekir.Bir deçocuklara haksızlıklığa uğrasalar bile ideal ölçülerden ayrılmama hassasiyetini kazandırmak gerekir.Cocuklarımıza aldatılmamaya haksızlığa uğradığı zaman hakkını aramaya yönelik beceriler kazandırmalıyız.Paylaşabilmeyi öğrenmelidir.Yapacağı her işte önce aklını kulllanmalı ve bunu eyleme dönüştürürken yüreğinide kullanmalıdır.Bu bilinci oluştururken genellemeler yapmaktan kaçınmalı”Babana bile güvenmeyeceksin” yaklaşımı güvensiz bir ruh haliyle cocuklara büyük acılar çektirir.İyiliğe ve iyilik yapmaya temkinli yaklaştıgımız bu dönemde iyiliğin gerçek anlamınıiyiliğin tanımını biliyormuyuz.

Öyleyse iyilik yapmak nedir.?İyilikkarşılık beklemeden yardım etmek demektir.

Kendimizi gerçekten sorguladıkmı.?

Gerçekten karşılık beklemeden yardımda bulunduk mu.?Yoksa beynimizin bir hücresinde bir çıkar varmıydı hesaplarımızda.Neden tarif edilen tanımdan çok uzaklarda iyilik kavramı.?

İyilik yapmak neden .

aptallıksaflıkenayilikbudalalıkahmaklık olarak algılanıyor.?

Bize yapılan iyi niyetle yapılan yardımları neden suistimal ediyoruz.?

Nedir bu içimizdeki kötülük canavarı.?

İnsan gerçekten iyilik yapmalı.Sadece iyillik.Mesela menfaatsiz iyilik kişiyi mutlu eder.Çünkü olası bir nankörlük durumunda hayallerinin yıkilmasını engeller.

İnsan iyilik etmeyi. maddi-manevi değeri insanlarla paylaşmayı bir yaşam biçimi haline getirmeli.Varsın bazı gözü doymaz cahiller iyiliği enayilik  kerizlik olarak algılasınlar. Gerçekte iyiliği yaşam biçimi haline getiren insan yüce insandır. Sanıldığının aksine keriz degil akıllıdır.Düşüncesi gelişmemiş  duyguları körelmiş insan yüce insandaki cevheri göremez.

Herşeye rağmen çocuklarımıza “ Iyilik yapana iyilik yapınkötülük yapana haksızlık yapmayın “ prensibini benimsetmeliyiz.Bu noktada Hz.Isanın başından geçen su olayı anımsayalım. Hz.Isa yolda giderken düşmanları ona hakaret ederkötü şeyler söylerler.. Kendisi ise onlara iyilikle karşılık verirgüzel sözler söyler. Havarileri bunun nedenini sorar.”Onlar size kötülük yapıyorlar. siz onlara güzel şeyler söylüyorsunuzbu işi aklımız almadı” derler.Hz.Isa şöyle cevap verir.” Bir insan çantasında ne varsa onu verir. Ben de sadece bu var. ”

Bu da yaşamın gizli kanunlarından birisidir.Tohum kendi cinsinden meyve verir. İnsanın yaptıkları kendi potansiyelini gösterir. Bununla birlikte unutulmaması gereken bir nokta varki o da Nietzche nin “ Beni yıkmayan darbeler beni güçlendirir”. seklindeki güzel sözüdür. Gerçekten de dışarıdaki olumsuzluklar  darbeler haksızlıklar kötülükler insanı yıkmıyorsa güçlendirir. [/b]

Linkback: https://www.buyuknet.com/iyilik-yapma-iyiligin-tanimi-faziletleri-ve-toplumdaki-yeri-t31639.0.html

Etiket:
İyiliğin tanımı  iyiliğin faziletleri 

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
İyilik yapma - İyiliğin tanımı faziletleri ve toplumdaki yeri
İyilik yapma - İyiliğin tanımı faziletleri ve toplumdaki yeri
(Ortalama: 5 üzerinden 1.7 - 3 Oy)
3