Mekke'nin Fethi

tarantula90131.12.2015 - 18:45
Mekke'nin Fethi, 11 Ocak 630'da (Hicri: 20 Ramazan 8.) Müslümanların, Kureyşlilerin elindeki Mekke'yi fethi olayı.

*

Muhammed ve ashabını Mekke'ye ilerlerken gösteren bir betimleme. Kanatlı betimlenen varlıklar İslam'daki Dört Büyük Melek olan Cebrail, Azrail, Mikâil ve İsrafil'dir. Kur'an'da yasak edilmemesine rağmen, İslam'da meleklerin betimlenmesi pek hoş karşılanmaz ve sıklıkla rastlanmaz. Siyer-i Nebi; 1595.

Nedenleri

Bir süre önce Müslümanlarla Mekkeli Kureyşliler arasında Hudeybiye Antlaşması yapılmıştı. Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı.

İslam peygamberi Muhammed Mekke'ye haber göndererek, öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini veya Beni Bekir kabilesiyle olan ittifakın sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması'nın bozulmuş sayılacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını bildirdi. Mekkeliler, teklifleri reddettiler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler. Mekkeliler daha sonra fikir değiştirip Ebu Süfyan'ı Müslümanları bir barışa ikna etmesi için Medine'ye gönderdiler. Ancak görüşmelerden hiçbir netice alınamadı.

Fetih

İslam peygamberi Muhammed, Hicret'in 8. yılı, ramazanın 10. pazartesi günü 10 bin kişilik bir ordu ile Medine'den çıktı (1 Ocak 630). 20 Ramazan'da (11 Ocak 630) Muhammed ordusunu 4 kola ayırdı ve ordusuna şu emri verdi:



"Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz."

Muhammed hareket emri verdi ve Fetih Suresi'ni okuyarak Mekke'ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid'in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğinindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü.

Muhammed Mekke'ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi ve Ebu Süfyan'a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kabe'ye yöneldi. İsra Suresi'nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe'yi tavaf etti.

Fetih Sonrası

Fetih sonrasında İslam peygamberi Muhammed Kabe'de ilk hutbesini verdi. Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına hutbesinde şu sözlere de yer verdi:

Benim halimle sizin haliniz, [Yusuf]'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi ben de diyorum: "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi bağışlasın. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. [Yusuf Suresi] 92)." Gidiniz; sizler serbestsiniz.

Komutanlar

Muhammed bin Abdullah
Halid bin Velid
Zübeyr bin Avvam
Sa'd bin Ubade
Ebu Ubeyde bin Cerrah   Ebu Süfyan bin Harb
İkrime bin Ebu Cehil
Safvan bin Ümeyye

Linkback: https://www.buyuknet.com/mekkenin-fethi-t45557.0.html

tarantula90131.12.2015 - 23:46
Mekkenin Fethi Peygamberimizin İkinci Hutbesi

Resûl-i Ekrem Efendimiz, fethin ikinci günü, öğle namazından sonra Kâbe kapısı merdivenine çıkıp, arkası Kâbe'ye dayalı bir halde Allah'a hamd ve senâda bulunduktan sonra halka şöyle hitap etti:
"Ey insanlar!
"Şüphesiz Allah göklerle yeri, güneş ile ayı yarattığı gün Mekke'yi haram ve dokunulmaz kılmıştır. Kıyamet gününe kadar da haram ve dokunulmaz olarak kalacaktır.
"Allah'a ve âhiret gününe inanan kimse için, Mekke Hareminde kan dökmek, ağaç kesmek helâl olmaz!
"Mekke'de kan dökmek benden önce hiç bir kimseye helâl olmadığı gibi, benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmayacaktır!
"Bu söylediklerimi burada dinleyenler, hazır bulunanlara duyursun!
...
"Şu bulunduğum andan itibaren kim öldürülürse, öldürülenin âilesi için şu iki şeyden birini tercih etmek hakkı vardır:
"Yâ öldürülenin kısas olarak öldürülmesini, ya da öldürülenin diyetini, kan bedelini ister.
"Muhakkak ki, insanların Cenâb-ı Hakka karşı en hürmetsizi, en taşkını ve azgını; Allah'ın Hareminde adam öldüren, yahut kendi katilinden başkasını öldüren, veya Cahiliyye intikamını almak için adam öldürendir."
"İslâmda, insanın babasından veya baba tarafından akrabasından başkasına intisab etmesi diye bir şey yoktur.
"Doğan çocuk döşeğin sahibine aittir. İddiasını ispatlamak için delil getirmek dâvâcıya, inkâr edene düşer!
"İslâmiyette, ne câhiliyyet andlaşması vardır, ne de fetihten sonra hicret. Fakat, cihad ve cihada niyet vardır. Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bütün Müslümanlar kardeştirler.


"Müslümanlar kendilerinden olmayanlara (düşmanlara) karşı bir tek eldirler, elbirliği ile hareket ederler.
...
"Müslümanların kanları birbirine eşittir. Zimmetlerini onların en hafifleri, en uzaktakileri bile yerine getirme gayretini gösterirler.
"İyi bilmelisiniz ki, ne bir kâfir için bir mü'min, bir Müslüman öldürülür, ne de onlardan taahhüd sahibi olanlar, taahhüdlerinden dolayı harbî olan kâfirler için öldürülürler.
"İslâmda, değiş-tokuş yoluyla mehirsiz evlenme yoktur.
"Kadın, ne halasının, ne de teyzesinin üzerine nikâhlanıp bir araya getirilebilir. Kocasının izni olmadıkça, kadının onun malından bir şey dağıtması, vermesi helâl ve câiz değildir.
"Kadın, yanında bir mahremi bulunmadıkça üç günlük yola gidemez.
"İyi biliniz ki, vâris için vâsiyete lüzum yoktur. ayrı din sahipleri birbirlerine vâris olamazlar.
"Parmakların her birisinde diyet, onar devedir.
"Kemiği görünen derin yaralardan herbirisinde diyet beşer devedir.
"Sabah namazı kılındıktan sonra güneş doğuncaya kadar bir başka namaz kılınmaz.
"İkindi namazından sonra güneş batıncaya kadar da bir başka namaz kılınmaz.
"Sizi iki günün orucundan nehyederim: Biri Kurban Bayramı günü, diğeri de Ramazan Bayramı günü orucudur.
"Ben, size ancak anlayacağınız, tutacağınız yolu gösterdim."581
Resûl-i Ekrem, Fetih Hutbesinde Sikâye ve Hicâbe hizmetleri dışında kalan, Cahiliyye Devrine âit bütün iş, muâmele ve dâvâların ortadan kaldırıldığını beyan buyurmuştu.
Hacılara su dağıtma vazifesi olan Sikâye, o sırada Peygamberimizin amcası Hz. Abbas'ın uhdesinde idi.
Kâbe'ye hizmet vazifesi olan Hicâbe ise, Osman bin Talhâ'da bulunuyordu.
Hz. Abbas, Peygamberimize müracaat ederek bu iki vazifenin de kendilerine verilmesini istedi. Ancak, Resûl-i Ekrem, eskiden olduğu gibi sadece Sikâye vazifesinin kendilerinde kalmasını uygun gördü.
Resûl-i Kibriyâ, Kâbe'nin anahtarını elinde tutuyordu. Bir çok Müslüman bu şerefli vazifeyi üzerine almak arzusunu taşıyordu. Fakat Efendimiz, Osman bin Talhâ'yı huzuruna çağırdı ve "Muhakkak ki Allah size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder." (Nisâ Sûresi, 58) âyet-i kerimesini okuduktan sonra, "Ey Osman! İşte anahtarın al! Bugün iyilik ve ahde vefâ günüdür!"582 dedi ve Kâbe'nin anahtarını yine ona teslim etti.* Osman bin Talhâ anahtarı alıp giderken Resûl-i Ekrem, "Sana zamanında söylemiş olduğum şey, vuku bulmadı mı?" diye sordu.
Hz. Osman bin Talhâ aralarında geçen hâdiseyi hatırlayarak Resûlullahı tasdik etti."Evet, şehâdet ederim ki, sen, şüphesiz Allah'ın Resûlüsün."583
Peygamber Efendimizin, Osman bin Talhâ'ya hatırlatmak istediği hâdise şuydu:
Hicretten önceydi. Osman bin Talhâ henüz Müslüman olmamıştı. Peygamberimiz bir gün Kâbe'ye girmek istemiş, fakat Osman bin Talhâ buna mâni olmuştu. Mâni olmakla kalmamış, Efendimize kaba, katı ve nâhoş davranmıştı. Resûl-i Ekrem ise, bundan dolayı asla hiddete kapılmamış ve istikbâl semâlarına İslâmın gür sedasının pek yakında hâkim olacağını görür gibi sükûnet ve mülayim bir edâ ile, "Ey Osman" demişti. "Ümit ederim ki, bir gün gelecek sen, beni bu anahtarı elde etmiş ve istediğim yere koymakta, arzu ettiğim kimseye vermekte serbest olacağım bir mevkiide bulursun."
Osman bin Talhâ, "O zaman Kureyş müşrikleri kuvvetten düşmüş, yok olmuş demektir" cevabını verince de, Peygamberimiz, "Hayır, ey Osman! Asıl o gün Kureyş hakiki kuvvet ve şerefe kavuşacaktır!"584 buyurmuştu.

Etiket:
mekke fethi 

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Mekke'nin Fethi
Mekke'nin Fethi
(Ortalama: 5 üzerinden 2.5 - 2 Oy)
2