Kuvayi Milliye hareketinin başlaması uzun

tarantula90111.02.2014 - 10:47
KİTABIN ADI                       İstanbul Hükümeti ve Milli (1 nci Cilt)
KİTABIN YAZARI                  Prof.Dr.Sina AKŞİN
YAYINEVİ VE ADRESİ    Türkiye İş Bankası Yayınları
BASIM TARİHİ                       1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI      Son İstanbul Hükümetleri ve onların zamanında yapılmaya başlanan milli mücadelenin etkileşimin anlatmak.

KİTABIN ÖZETİ :

1. KUVAYİ MİLLİYE HAREKETİNİN BAŞLAMASI

    İzmir’in Yunanlarca işgal edilmesi, İtilaf Devletleri’nin Türk ulusunu, yurdundan ve bağımsızlığından yoksun hale getirme hususundaki amaçlarını apaçık ortaya koydu. Osmanlı Hükümeti bu ve buna benzer olayları önleyecek güç ve yetenekte değildi. Ulus ise silahlı karşı koymaya başlayarak haklarını kendisi koruma hususundaki iradesini oluşturmaya başlamıştı.
    Çeşitli yörelerde uyanmaya başlamayan ulusal direniş hareketleri silahlı mücadeleye dönüşmüştü. İlk direniş hareketi güney cephesinde Fransızlara karşı kendiliğinden oluşmuştur. İkinci direniş hareketi ise İzmir’in işgalinden sonra Ege’de başladı. Yurtsever subaylar, aydınlar, gençler, efeler, ordudan ayrılmayan askerler bir araya geldiler. Bir ölçüde, dağınık güçler örgütlenmiş oldu. İşte bu ulusal güçlere Kuvayi Milliye adı verildi.
    Düşmana karşı direnmenin giderek artması ve bir çok başarılar elde edilmesi ulusal bilincinin güçlenmesine yol açtı. 1919 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında Balıkesir ve Alaşehir’de toplanan ulusal kongrelerde de Batı Anadolu’daki Kuvayi Milliye Birlikleri daha da güçlendirildi. Bir süre sonra Ayvalık kıyılarında başlayıp Soma-Akhisar-Salihli-Nazilli’nin batısından geçen hat üzerinde bir cephe oluşturuldu. Böylece Batı Cephesi’nin temeli atılmış oldu.
    Düzenli Yunan tümenlerine karşı yalnızca Kuvayi Milliye’yle karşı koymak olanaksızdı. Ancak bu kuvvetler düşmana büyük zararlar vermiş, düşmanın ileri harekatını durdurmuş ve Ulusal Kurtuluş Savaşımızın örgütlenmesi için zaman kazandırmışlardır. Düzenli ordu kurulduktan sonra ise Kuvayi Milliye, düzenli orduya katılmıştır.
2. MUSTAFA KEMAL SAMSUN’DA


    İstanbul’daki kadro ile yurdun kurtarılmasının olanaksız olduğunu anlayan Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçme kararı aldı. Gerek Anadolu’ya kolayca geçebilmesi ve gerekse düşündüklerini gerçekleştirebilmesi için resmi bir görevle gitmesinin daha yararlı olacağını düşünüyordu. Sonunda kendisinin geniş yetkilerle 9 ncu Ordu Müfettişliği’ne (sonradan 3 ncü Ordu adını aldı) atanmasını sağladı.
    O sırada Samsun ve yöresinde bir çok silahlı çete türemişti. İngilizler bu hareketlerden kuşku duyuyorlar ve önlem alınması için hükümete baskı yapıyorlardı. M. Kemal’in görevi, düzen ve güvenliği sağlamak, Osmanlı askerlerinin bıraktığı silah ve cephaneyi toplamak, hükümete karşı örgütlenmiş direnişi önlemekti. İşgalci kuvvetler de İstanbul Hükümeti de bunları istiyorlardı. Mustafa Kemal’e bu görevleri başarabilmesi için ordunun dışında, bölgedeki bütün sivil memurlara da emir verebilme yetkisi verilmişti.
    Mustafa Kemal ve 17 arkadaşı, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile hareket ederek 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı. Mustafa Kemal sonraları bir konuşmasında şöyle diyordu: “Ben 1919 yılının Mayısında Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir güç yoktu.” O günkü durumu da şöyle anlatmaktaydı: “Üç tür karar ortaya atılmıştı: birincisi, İngiltere’nin koruyuculuğunu istemek, ikincisi, Amerika’nın güdümünü istemek, üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yollarına başvurmak. Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım.” “O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı, o da ulus egemenliğine dayanan, kısıntısız, koşulsuz, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak.”
    Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan sonra, derhal askeri birliklerle ilişki kurdu. Bir yandan yerel örgütlerin birleştirilmesi işini yürütürken öte yandan İzmir’in işgali ile büyüyen tepkileri yönlendirmeye çalışıyordu. Erzurum’daki 15 nci Kolordu Komutanı Kazım Karabekir, Diyarbakır’daki 13 ncü Kolordu Komutanı Albay Ahmet Cevdet Bey, Sivas’taki 3 ncü Kolordu Komutanı Albay Rafet Bele ve 20 nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy ile sürekli haberleşiyordu.
3. AMASYA GENELGESİ
    a. Genelgenin Hazırlanması:
         Mustafa Kemal Samsun’a çıktıktan sonra iç güvenlikle ilgili ilk önlemleri aldı ve esas amacı olan ulus ve ordunun savaşa hazırlanması çalışmalarını hızla sürdürdü. Önce Samsun’un deniz kıyısında bulunması, İngiliz işgali ve çevredeki Rum çetelerinin faaliyetleri nedeniyle karargahını daha emin bir yer olan Havza’ya nakletti. 25 Mayıs’ta Havza’ya gelen Mustafa Kemal 28/29 Mayıs’ta Anadolu’daki bütün kumandanlara ve sivil yöneticilere bir genelge göndererek İzmir’in işgalini protesto mitingleri yapmalarını istedi. Bu yolla ulusal bilinci uyandırmayı amaçlıyordu. Havza’da da 30 Mayıs’ta bir miting yapıldı ve her türlü saldırıya silahla karşı konulması yolunda and içildi.
        Havza’da çalışmalarını tamamlayan Mustafa Kemal 13 Haziranda Amasya’ya geçti. Burada, genel durum hakkında yapılması gerekenleri temel ilkeler halinde saptadı. Yakın arkadaşları Rauf (Orbay) Bey (İstanbul'dan kaçarak 24 Mayısta Ankara’ya, oradan da Amasya’ya gelmişti), Refet (Bele) Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile görüşen ve Erzurum’da bulunan Kazım (Karabekir) Paşa ile haberleşen Mustafa Kemal sonunda Amasya Genelgesi’ni yayımladı (22 Haziran 1919).
    b. Genelgenin İçeriği:
        Amasya Genelgesi şunları kapsıyordu:
        (1) Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
        (2) İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
        (3) Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.
        (4) Ulusun durumunu ve davranışını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip, bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş ulusal bir kurulun varlığı pek gereklidir.
        (5) Anadolu’nun her yönden en emin yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
        (6) Bunun için tüm illerin her sancağından ulusun güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince çabuk yetişmek üzere, hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
        (7) Her olasılığa karşı bunun bir ulusal sır halinde tutulması gerekmektedir.
    c. Genelgenin Önemi.
        Bu Genelge Kurtuluş Savaşı’mızın gerekçesini ve yönetimini belirtmiştir. Genelge, ulusa egemenliğini kendi eline alması yolunda bir çağrıydı. Bu çağrının gerekçesi ise birinci maddede belirtilmiştir.
        Genelgenin 3, 4, 5 ve 6 ncı maddeleri ulusal varlığın nasıl faaliyete geçeceğini açıklamaktaydı. İstanbul hükümetinin davranışına karşılık ulus da bu makamı yok saymalı, kendi iradesiyle bağımsızlığını korumaya çalışmalıydı. Böylece bu genelge ile ulus, hem Osmanlı Hükümetine hem de Antlaşma Devletlerine karşı ayaklanmaya davet ediliyordu. Yine bu genelge ile iktidarın ve idarenin ulusa ait olduğu ilk kez açıklanıyordu. Ulusal güçleri birleştirme gereği de ilk kez bu belgede belirtilmiştir.
        Mustafa Kemal, bu genelge ile dış dünyaya Anadolu’yu paylaşmak isteyen işgalci güçlere, karşılarında artık İstanbul Hükümeti değil, ulusun gerçek temsilcilerinin olduğunu açıklanmış oluyordu.
4. ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz-7 Ağustos)
    İstanbul’da kurulmuş olan Doğu İllerinin Haklarını Koruma Derneğinin bir şubesi de Erzurum’da açılmış, şube kongresi, 17 Haziran’da toplanarak tüm doğu illeri temsilcilerinin katılacağı bir bölge kongresi düzenlenmesini kararlaştırmıştı. 3 Temmuz’da Erzurum’a gelmiş bulunan Mustafa Kemal’in ve Kazım Karabekir’in destek ve katkılarıyla kongre 23 Temmuz’da toplandı. Mustafa Kemal ve Rauf Bey de Erzurum’dan delege olarak kongreye katıldılar. Mustafa Kemal kongre başkanlığına seçildi. Kongrede alınan kararlar şöyleydi:
    a. Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür. Onun çeşitli kısımları birbirinden ayıramaz.   
    b. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesinde karşı ve Osmanlı Devleti’nin dağılması halinde ulus birlikte karşı koyacaktır.
    c. Yurdun ve bağımsızlığın korunması için İstanbul’daki Hükümet yeterli olmaz ise geçici bir Hükümet kurulacaktır. Bu Hükümet, ulusal kongrece seçilecekti. Kongre toplanmamışsa bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.
    d. Ulusal gücü etkin ve ulusal iradeyi egemen kılmak esas amaçtır.
    e. Gayrimüslim unsurlara siyasal egemenliğimizi ve sosyal dengemizi bozucu     ayrıcalıklar (imtiyazlar) verilemez.
    f. Meclisin derhal toplanması ve hükümet çalışmalarının Meclisin denetimine girmesi için çalışılacaktır.
Kongre dağılmadan önce dokuz kişilik Temsil Heyetini seçti. Mustafa Kemal, Temsil Heyeti başkanlığına getirildi.
5. ERZURUM KONGRESİNİN ÖNEMİ
    Bu kongrede yeni bir devletin kurulması düşüncesi belirtilmiştir. Kongre, ayrıca Doğu Anadolu bölgesindeki, ‘ulusal hakları savunma örgütlerini’ de birleştirmiştir. Erzurum Kongresi daha sonraki kongreye ışık tutmuş ve ana ilkeleri saptayarak yaygınlaştırılmış, ulusal birlik yolunda atılan önemli bir adım olmuştur. Ulusal egemenliğimizin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine ilk kez burada karar verilmiştir. Erzurum Kongresi, bölgesel bir kongre olmasına karşın alınan kararlar ülkenin tümüne yönelikti. Bu da kongrenin önemini arttırmıştır.
    Bu hareketin tabandan geldiğini göremeyen ve onu sadece birkaç subayın işinden ibaret sayıp dağıtılabilirse başkaldırının sona ereceğini sanan İstanbul Hükümeti bir bildiri yayımlayarak kongreye katılanların tutuklanmasını istedi. Ne var ki İstanbul Hükümeti bu emri yerine getirecek bir makam bulamadı. Yabancı devlet temsilcileri de kongreyi, kısa ömürlü ve cılız bir başkaldırma hareketi olarak değerlendirdiklerinden fazla önemsemediler.
Bu sıralarda Batı Anadolu’daki dernekler de birleşme yoluna gitmişlerdi. Balıkesir (26-30 Temmuz), Alaşehir (16-25 Ağustos) Kongreleri toplanmış ve Amasya Genelgesinde yazılı esasların uygulanması kabul edilmiştir.
6. SİVAS KONGRESİ
    Bu kongre, Amasya Genelgesiyle toplantıya çağrılmıştı. Amacı, yurdun bütünlüğünü sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktı. Erzurum Kongresi kararlarının tüm yurda mal edilmesi kongrenin özünü oluşturmakta ve önemini arttırmaktaydı.
    İstanbul Hükümeti ve işgalciler, kongrenin açılmasını engellemek için çalıştılar. Anadolu’daki Anlaşma Subayları, kongre toplandığı takdirde Sivas’ın işgal edileceğini bildirdiler. Bu tehditlere önem verilmedi. Öte yandan Elazığ Valisi Ali Galip kongreyi basmak, Mustafa Kemal ve arkadaşlarını tutuklamak üzere İstanbul tarafından görevlendirilmişti. Mustafa Kemal’in zamanında aldığı önlemler sonucunda bu girişimler başarısızlıkla sonuçlandı ve kongre 4 eylül 1919 günü toplanarak çalışmalarına başladı.
     a. Kongre, Erzurum Kongresi’nde alınan kararları kabul ederek kendisine maletti.
     b. Manda ya da himaye altına girme önerileri tartışılarak kesinlikle reddedildi.
    c. Tüm Müdafaa-i Hukuk Dernekleri, ‘Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ adı altında birleştirildi.
    d. Bu cemiyet adına söz söylemeye ve iş görmeye yetkili olmak üzere bir de heyet seçildi. Heyet başkanlığına da Mustafa Kemal getirildi. Temsilciler Kurulu artık tüm ulus adına karar alıp onu Batı Anadolu Umumi Kuvayi Milliye Kumandanı olarak atadı.
    e. Yayım yoluyla propagandaya önem verilmesi ve haftada iki kez İrade-i Milliye adlı bir gazetenin çıkarılması kararlaştırıldı.
    f. Ayrıca Osmanlı Mebuslar Meclisinin toplanması yolundaki çalışmalara da devam edilecekti.
7. SİVAS KONGRESİNİN ÖNEMİ
    Sivas Kongresi, Anadolu’da ulusal meclise yönelen gelişmeleri hızlandırmıştır. Bu kongre son ulusal kongre olma niteliğindedir. Sivas Kongresi bölgesel değil, ulusal karakterdeydi. Bu nedenle çeşitli bölgelerden temsilciler katılmıştı.
    Burada Ali Fuat Cebesoy’un, Batı Anadolu Ulusal Kuvvetler Genel Komutanlığına atanmasıyla aynı zamanda yürütme gücünün de kullanılmaya başlandığı ortaya koyulmuştu.
8. DİĞER KONGRELER
    Erzurum ve Sivas Kongreleri dışında bölgelerin içinde bulunduğu koşulları tartışmak ve kararlar almak üzere birçok kongre daha toplanmıştır.
    Yunanlılar, İzmir’in işgalinden sonra yeterince toparlanıp, ikmal sağladıktan sonra harekete geçip, 26 Mayıs 1919’da Manisa’yı, 27 Mayıs’ta Aydın’ı ve 1 Haziranda Ödemiş’i işgal ettiler.
    Bu işgaller üzerine Batı Anadolu’daki bir çok yerde çeşitli kongreler toplandı. Bu kongrelerin başlıcaları şunlardı:
    a. İzmir Müdafaa-i Hukuk Kongresi (2-19 Mart 1919): İzmir’de toplanmıştır. Ülkeye yönelik saldırılara silahla karşı koyma kararı alınmıştır.
    b. Balıkesir Milli Kongresi (26-30 Temmuz 1919): Kuzeybatı Anadolu’da yöresel bir birlik kurmuştur. Kongre, seferberlik kararı almış ve herkes için vatan hizmeti yükümlülüğü getirmiştir. Başkanlığını Hacim Muhittin Bey (Çarmıklı)’in yaptığı kongre, Sivas’a delege göndermekten kaçınmıştır.
    c. Nazilli Kongresi (6-9 Ağustos 1919): İzmir’in işgalinden sonra kurulmuş, Muğla, Burdur, Isparta ve Antalya illerindeki faaliyet ve örgütlenmeleri kendine bağlamıştır.
    d. Alaşehir Kongresi (16-25 Ağustos 1919): Kuzeybatı Anadolu ile Güneybatı Anadolu’daki yöresel faaliyet ve örgütlenmeleri bölgesel boyuta ulaştırmıştır. Bu yönüyle Erzurum Kongresine benzetilebilir. Burada alınan kararlar 2 nci Balıkesir Kongresinde onaylanmıştır.
    e. Edirne Kongresi (9-13 Mayıs 1920): Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından gerçekleştirilmiştir. Cemiyet, bundan başka dört kongre daha yapmıştır. Bu en önemlisidir. Kongrede Trakya’nın Yunanistan’a bağlanması tasarısına kesinlikle karşı çıkılması, gerekirse silahla karşı konulması kararlaştırılmıştır.
    Bu kongrelerin yakın nedeni İzmir’in işgalidir. Yunanlıların İzmir’e çıkmaları ile birlikte başlayan tepkinin eyleme ve örgütlenmeye dönüşmesi bu kongrelerde gerçekleşmiş, böylece batıdaki Milli Cephe de bu kongrelerle bir bütünlüğe kavuşmuştur.
9. TEMSİL HEYETİ VE İSTANBUL HÜKÜMETİ
    Ali Galip’in Sivas Kongresi’ni basmak girişimi ve bu girişimin boşa çıkarılması üzerine, Mustafa Kemal, Sivas Kongresini karşı saldırıya geçmeye ikna etti. Padişaha, ulusun Damat Ferit Paşa’ya güveni kalmadığını bildirmek istedi. Ama sadrazam buna engel oldu. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Damat Ferit hükümeti çekilinceye ve yeni bir hükümet kuruluncaya kadar İstanbul’la olan tüm haberleşmelerin kesilmesini istedi. Bu süre içinde Sivas’taki Kongre Temsil Heyeti hükümet işleri için haberleşme yeri olacaktı.
    Bu karar yerine getirildi. 22 günlük bir direnişten sonra Damat Ferit Hükümeti çekilmek zorunda kaldı. Yerine Ali Rıza Hükümeti kuruldu (2 Ekim 1919). Bu olay, ulusal kurtuluş mücadelesini daha güçlendirmiş, ulusal eylemin içerideki ve dışarıdaki etkisini bir kat daha arttırmıştır. Olay, aynı zamanda bir ihtilal karakteri taşıyordu. Çünkü 22 günlük süre içinde Sivas’taki Kongre Temsil Heyeti geçici hükümet olarak devlet otoritesinin başvurma yeri ve yürütme organı görevini yerine getirmiştir.
10. AMASYA GÖRÜŞMESİ
    Ali Rıza Paşa Hükümeti Kuvayi Milliye’nin etkisiyle kurulmuştu. Bu nedenle Anadolu’daki hareketle iyi ilişkiler içinde bulunmak zorundaydı. Uzun konuşma ve yazışmalardan sonra İstanbul Hükümetiyle Temsilciler Grubu arasında ilk resmi görüşme için anlaşmaya varıldı. Tarihimize ‘Amasya Görüşmesi’ olarak geçen bu buluşmada İstanbul Hükümeti adına Salih Paşa, Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal, Rauf Bey ve Sami Bey bulunmuşlardır. Görüşmeler 20 Ekim 1919’da başladı ve üç gün devam etti.
Bu toplantıda alınan karara göre;
    İstanbul Hükümeti, Sivas Kongresinde saptanan esasları kabul edecekti. Yani yurdun bölünmezliği, Türklerin çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin verilmemesi, Mebusan Meclisinin toplanması, Temsil Kurulunun rızası olmadan düşmanla barış görüşmelerine gidilmemesi gibi konularda İstanbul Hükümeti üzerine düşeni yapacaktı.
    Salih Paşa bu kararları hükümete kabul ettireceğini, kabul ettiremezse istifa edeceğini söyledi. Meclisi Mebusanın açılması dışındaki konularda kabineyi ikna edemedi. Görevinden de ayrılmadı.
    Bir süre sonra Osmanlı Mebuslar Meclisinin toplanması yolunda hazırlıklara başlandı. Amasya Görüşmesi sonucu imzalanan “Amasya Protokolü” ile Sivas Kongresi ve kararları ile Anadolu Hareketi, İstanbul yönetimince resmen tanınmış oluyordu.
11. MİSAK-I MİLLİ (ULUSAL AND)
    Osmanlı Mebusan Meclisi devletin ve milletin geleceğinin sağlanması için şu esaslara uyulmaktan başka çare olmadığını kabul etmiştir:
    a. Türklerin oturduğu yerler hiçbir biçimde parçalanamaz. Ayrıca savaş sırasında Arapların oturduğu ve İtilaf Devletlerince işgal edilen yerlerin geleceğinin saptanması için o yerler halkının kararına uyulmalıdır.
    b. Yurttan koparılmak istenen Kars, Ardahan, Artvin ve Batı Trakya’da da halk oyuna başvurulmalıdır.
    c. İstanbul ve Marmara Denizi her türlü tehlikeden uzak tutulursa Boğazlar’ın dünya ticaretine açılması mümkündür.
    d. Azınlıkların hakları çevre ülkelerdeki Müslümanlara tanınan haklar oranında güvenlik altına alınacaktır.
    e. Hiçbir biçimde kapitülasyolar kabul edilemez.


Linkback: https://www.buyuknet.com/kuvayi-milliye-hareketinin-baslamasi-uzun-t42663.0.html

Etiket:

Bu bilgi size yardimci oldu mu?

EvetHayır
Kuvayi Milliye hareketinin başlaması uzun
Kuvayi Milliye hareketinin başlaması uzun
(Ortalama: 5 üzerinden 2.5 - 2 Oy)
2